25 Mayıs 2009 Pazartesi

İngilizce Müzik veya Radyo Dinleyin

Mp3 formatındaki müzikleri dinlemenin, “ingilizce listening”inizi geliştirebileceği bir gerçek. Mp3 oynatıcıların fiyatları da hemen hemen herkesin satın alabileceği düzeylerde.
Bunun yanı sıra birçok cep telefonunun mp3 yürütebilme özelliği mevcut.
Şarkıların sözlerini internetten araştırıp çıktılarını indirebilir, hem mp3 dinleyip hemde şarkı sözlerini okuyabiliriz, bu sayede kontrol etme imkânına da sahip olmuş oluruz. Sözlük kullanarak da yeni sözcükler öğrenebilme imkanına sahip olur, dinlediğimiz şarkıcıların müziklerinde ne söylediklerini öğrenmiş oluruz.

Bunların yanında, bilgisayarda işlemlerimizi yaparken, bir yandan da ingilizce radyoları dinleyebiliriz.

Ücretsiz olarak dinleyebileceğimiz radyolar;

BBC radyo

Scientific American

Australia's ABC Radio

Live365

ENGLISH RADIO STATIONS FOR ESL(English as a Second Language) STUDENTS

wbur (internet Explorer ile açın)


Daha bir çoğunu internetten bulabilirsiniz.
Devamını Oku

İngilizce Günlük Tutun

İngilizce öğrenmeyi isteyin ya da istemeyin, ingilizce günlük tutarak, hem kelime bilginizi pekiştirebilirsiniz, hem de ingilizce bilginizi sürekli taze bir şekilde hafızanızda korumuş olursunuz. Yaptığınız ingilizce grammer yanlışlarınızı görür ve bu hataları düzeltmenin yollarını öğrenirsiniz.
Sürekli olarak türkçe-ingilizce, ingilizce-türkçe sözlük kurcalarsanız, sözlük kullanma alışkanlığınız açısından çok faydalı olur.

İngilizce günlük tutarken en önemli problemlerden bir tanesi, ne hakkında yazacakasınız?
Örneğin günlük olarak yaptığınız işleri konu edebilirsiniz, işte, okulda veya evde neler yaptınız? İyi bildiğiniz mekânlar hakkında yazabilirsiniz.
Eğer fıkralar ile haşır neşir iseniz, ingilizce fıkralar yazmayı deneyin; ingilizce hikayeler, ingilizce öyküler yazın, okuduğunuz, dinlediğiniz, izlediğiniz veya da tanık olduğunuz olaylar, haberler hakkında yazın.
Konu çeşidini çok fazla genişletebilirsiniz. İngilizce yazmak, sahip olduğunuz bilgilerin (ingilizce anlamında) dışa vurumu demektir ve bu iş iki şekilde yapılabilir: yazarak ya da konuşarak.
Yazarken sözlükten araştırdığınız ingilizce sözcüklerin doğru kullanımlarını da kavramış olursunuz.
Devamını Oku

İngilizce Nasıl Öğrenilir ?

İngilizce Nasıl Öğrenilir?
İngilizce dili, çağımız Türkiye'sinde öğrenmek için epey masraf ve uğraş sarfedilen bir yabancı dil. Bu yabancı dilin mutlaka öğrenilmesi gerektiğini düşünüyorum, çünkü İngilizce dili, tüm dünyanın kullandığı evrensel bir dil konumunda.

İnternette İngilizce dilinde arama yaptığınızda çok faydalı bilgilere ulaşabilmek mümkün.
Dünyadan bağlantımızı kesmemek adına da İngilizce dilinin öğrenilmesinin gerektiğini bir zaruriyet olarak görüyorum.

Peki İngilizce öğrenmemizi etkileyen faktörler nelerdir ?
İngilizce dilini öğrenmede en önemli unsurlardan birisi motivasyondur.
Bu motivasyonu kim sağlayacak?
Üniversitede, okulda, dil kursunda ya da kolejde, dil eğitimi vermeye çabalayan eğitmenlerin, dil dersi alan öğrencileri çok iyi motive etmeleri gerektiğini düşünüyorum.
İngilizce dilini öğrenmeye çabalayan birine karşı, sabırlı ve bıkmadan usanmadan elinden gelebilen herşeyi yapacak kişilerin bu eğitimi vermesi gerekmektedir.

Sizinle ilgilenen bir öğreticinin, size verdiği öneminden bir adım önde ise sizin yapmanız gereken pratiklerdir.
Tüm bunları gerçekleştirirken de bir amacınızın olması çok önemli..
Niçin ingilizceyi öğrenmek istiyorsunuz?
İngilizce dili kendine has kuralları olan bir dildir ve bu kuralları kavrayabilmek uzun zaman alacak bir iştir. Devamlık, kendini bu işe adama, yorulmak bilmeyen bir enerjiyle çalışırsanız, sonuçta kusursuz bir İngilizceye sahip olabilirsiniz.

İngilizce Öğrenme Aşamasında Temel Hususlar
Sözlüğün Önemi:
Bazı basic yani temel tavsiyelerde bulunmam gerekirse; kendize güzel bir sözlük alın. Sözlük, bu dili öğrenmenin en önemli noktalarından bir tanesidir. Elbette ki ingilizce-ingilizce sözlükten bahsediyorum.
Başarılı bir biçimde İngilizce konuşanlar her zaman çok kaliteli bir İngilizce sözlük kullanırlar.

İngilizce Gazete ve Dergileri Takip edin:

İkinci bir hususta, yazma ve konuşma aktivitelerinizi geliştirmek için, gazeteleri yakından takip edin. Eğer gazete manşetlerini anlamakta sıkıntı yaşıyorsanız sözlüğünüzü açın ve bilmediğiniz kelimelerin anlamlarını öğrenin.

İngilizce Radyo ve Mp3 Dinleyin:
Üçüncü olarak radyo dinleyin.

Diyalog Kurun:
Dördüncü unsur olarak ta her zaman ve heryerde kimi bulursanız ingilizce konuşmaya çalışın.

Türkçe Altyazı Filmler Seyredin:
Son unsur olarak ki ben bunu sıkça yaparım Türkçe altyazılı filmler izleyin.
İngilizce günlük konuşmaları öğrenmeniz açısından Türkçe alt yazılı filmleri izlemek sizin için çok faydalı olacaktır.

Unutmayın
Ben hiçbir zaman bu işi başaramayacağım demeyin, yanlışlarınızı muhakkak görün ve yanlışlarınızdan dersler çıkarın.
Bu sürecin sonucunda sizinde artık çok akıcı bir İngilizceniz olacaktır.
Hepinize başarılar dilerim :)
Devamını Oku

Nouns, Personal Pronouns And Their Cases ( İsimler, Şahıs Zamirleri ve Halleri)

THE CASES OF NOUNS - İSİMLERİN HALLERİ

İsmin Yalın Hali

İSMİN YALIN HALİ
Ahmet ....................................................................... Ahmet
The book (book).............................................................. Kitap


İSMİN "İ" HALİ

Ahmet........................................................................ Ahmet'i
The book (book).............................................................. Kitabı


İSMİN "E" HALİ

To Ahmet .................................................................... Ahmet'e
To the book ................................................................. Kitapta


İSMİN "DE" HALİ

In, on, at Ahmet ........................................................... Ahmet'te
In, on, at the book ........................................................ Kitapta


İSMİN "DEN" HALİ

From Ahmet ................................................................ Ahmet'ten
From the book Kitaptan

FOR, AFTER, BEFORE, WITH edatları ile isimlerin halleri,

For Ahmet ....................... Ahmet için
For the book .................... Kitap için
With Ahmet ...................... Ahmet ile
With the book ................... Kitap ile
Before Ahmet .................... Ahmet'ten önce
Before the book ................. Kitaptan önce
After Ahmet ..................... Ahmet'ten sonra
After the book .................. Kitaptan sonra
THE PERSONEL PRONOUNS - ŞAHIS ZAMİRLERİ
I : Ben
You : Sen ve Siz
He : O (Erkekler için)
She : O (Kadınlar için)
It : O (Cansızlar için)
We : Biz
They Onlar
ŞAHIS ZAMİRLERİNİN "İ" HALİ
Me: Beni
You : Seni
Him, her, it : Onu
Us : Bizi
You : Sizi
Them : Onları
ŞAHIS ZAMİRLERİNİN "E" HALİ
Me or to me : Bana
Yu or to you: Sana
Him or to him Ona (Erkekler için)
Her or to her : Ona (Kadınlar için)
İt or to it : Ona (Cansızlar için)
Us or to us : Bize
You or to you : Size
Them or to them : Onlara
ŞAHIS ZAMİRLERİNİN IN, ON, AT İLE "DE" HALİ
In, on, at me : Bende
In, on, at you : Sende
In, on, at him : Onda
In, on, at her : Onda
In, on, at it : Onda
In, on, at us: Bizde
In, on, at you: Sizde
In, on, at them: OnlardaFrom me : Benden
From you : Senden
From him, her, it: Ondan
From us : Bizden
From you: Sizden
From them: Onlardan
FOR, AFTER, BEFORE, WITH edatları ile şahıs zamirlerinin kullanılması,
For, before, after, with me : Benim için v.s.
For, before, after, with You : Senin için v.s.
For, before, after, him, her, it : Onun için v.s.
For, before, after, us : Bizim için v.s.
For, before, after, you: Sizin için v.s.
THE POSSESIVE ADJECTIVES - MÜLKİYET SIFATLARI
My : Benim
His : Onun
It's : Onun
Your : Sizin
Your: Senin
Her: Onun
Their: Onların
THE POSSESIVE PRONOUNS - MÜLKİYET ZAMİRLERİ
Mine : Benimki
His: Onunki
It's: Onunki
Yours: Sizinki
Your's: Seninki
Hers: Onunki
Ours: Bizimki
Theirs: Onlarınki
He is with you.
O sizinledir.
These are their books.
Bunlar onların kitaplarıdır.
Your question is very difficult.
Sorunuz çok zordur.
I was in the cafe.
Kahvede idim.
I live in England.
İngiltere'de yaşarım.
I got this from a child.
Bunu bir çocuktan aldım.
We are coming to your home.
Sizin evinize geliyoruz.
Devamını Oku

10 Mayıs 2009 Pazar

Neden yabancı dil (İngilizce) öğrenemiyoruz?

İngilizce, bugün diğer tüm yabancı dillerden tamamen ayrı olarak düşünülen bir İletişim Aracı olmuştur. İngilizce artık, yabancılarla sosyalleşme aracı olarak kabul edilmektedir.

Çin’de, özellikle bir iletişim aracı olarak yabancılarla sosyalleşmek ve ihtiyaca göre İngilizce öğretmek amacıyla nerdeyse her hafta bir İngilizce dil okulunun kurulduğunu gazetelerden okuyoruz. Bu okullardaki müfredat, yeterli zamanı olan kişiler için konuşma ağırlıklı "Genel İngilizce" olarak uygulanırken, ayrıca, üzerinde zaman ve iş yetiştirme baskısı olan iş adamları için de İş İngilizcesi şeklinde verilmektedir.

Bugün Türkiye’de İngilizce Öğrenimin durumu, sınava ve sınav sonuçlarına, bitmeyen kurslara ve kurlara dayalı bir öğrenme şekline dönüşmüştür. Birey, bu sınav ve kurslara aksaya aksaya devam etmekte, iş hayatına geldiğinde ise "Eyvah!" diyerek İngilizceyi hala öğrenemediğini fark etmektedir. Böyle durumlarda birey, eninde sonunda karşısına çıkacağı İngilizce dilini ya öğrenecek ya da hayata küserek dayanılmaz bir İngilizce öğrenme baskısını ömür boyu hissedecektir.

Bugün, bilgi teknolojilerinin olağanüstü bir hızla gelişmesiyle öğrenme ve eğitim dünyasında bireyler için yeni fırsatlar doğmuştur.

İnternet üzerinden sesli, görüntülü ve interaktif (etkileşimli) şeklinde ortaya çıkan bu fırsatların dijital ortamda öğrenme konusunda bireylerin başarısına çok önemli katkılar yaptığı belirtilmektedir.

Aşağıda ayrıntılarıyla açıklamaya çalıştığım bilgi teknolojileri konusunda ortaya çıkan baş döndürücü gelişmelere rağmen ortada hala bir sorun karşımızda tüm vahametiyle durmaktadır.

Çok üzüldüğüm nokta şu ki, böylesi geniş imkanlar içerisinde birey hala yabancı dil öğrenemiyor. Dil bilenlerin sayıları hala istenilen düzeyin çok altındadır.

Demek ki İMKANLAR var ancak mevcut Sistemin içerisinde ve bireyin kendisinde SORUN var. Birey, belli ki, ‘bir Türk gibi başlıyor ama bir İngiliz gibi bitiremiyor’. Her işimiz yarım kaldığı gibi bu alanda da birey coşku ve hevesle girdiği bu işi yarım bırakıyor.

İşte esas sorun burada…

Etrafımıza şöyle bir bakalım. Pek çok insan İngilizce öğrenmeyi çok istiyor. İngiliz ve Amerikan Kültür Merkezlerine uzun yıllar devam ediyor. Özel Dil Merkezlerinde İngilizce kurslar alıyorlar. Bu kurslar için dünya kadar para ödüyorlar.

Etrafınızda bu kursları bitirip de ‘Ben İngilizceyi bu kursta öğrendim. Çok şükür hem konuşuyorum hem yazıyorum hem de çeviri yapacak kadar İngilizce biliyorum’ diyen birine rastladınız mı? Ben hiç rastlamadım…Paralar da boşa gitmiş zaman da…

Büyük bir hevesle dil öğrenmeye soyunuyorlar ama arkası gelmiyor. Hevesleri sabun köpüğü gibi geçiveriyor.Yarım kalan kurslarını ya tamamlayamıyorlar ya da aşağıda bahsedilen İngilizce öğrenebilmek için gerekli şartları karşılayamadıkları için kursları bitirseler bile neticede ‘ İngilizceyi öğrendim’ diyemiyorlar.Kendilerini dil konusunda hep yetersiz hissediyorlar.

İnsanlar bugün, İngilizce öğrenmenin yöntemlerini ve hatta sonra unutmamanın yollarını da anlatan seminerlere, hatta İngilizceyi öğrenmeyi öğrenmek gibi iddialı kurslara da devam ederek, bunun gibi yüzlerce yol deniyorlar.Ancak sonuç, gene hüsran…

Bir de madalyonun diğer tarafına bakarsak; hasbelkader İngilizce öğrenmeyi gerçekten başarmış kişiler, iş hayatına girdiklerinde İngilizce bilmeyen Yöneticilerle muhatap olmakta, dolayısıyla İngilizce bilmeyen bu yöneticiler dil bilen memurlarını yabancı dille ilgili seminerlere göndermemekte ve dış gezilere katılabilmeleri konusunda her türlü engeli çıkartmakta ve böylece mevcut sorunların üzerine ilave sorunlar eklenmektedir.

Bu yanlış yönetici davranışlarının vatanseverlikle ilgisi olmadığı gibi ülke menfaatlerine de zara vermekte olduğu apaçık ortadadır.

Çok zaman ve büyük paralar harcayarak bir şekilde İngilizce öğrenmeyi başarmış, sayıları zaten çok fazla olmayan dil bilen elemanların bu yıpratıcı çark içerisinde ne hevesleri ne coşkusu ne de yabancı dil bilgisi kalmaktadır. Bu, mevcut eğitim sistemi için olduğu kadar iş dünyası için de büyük bir tehlike arz etmektedir.

Çalıştığı iş yerindeki Yönetici İngilizce bilmediği için İngilizce bilen elemanına karşı kıskançlık ve haset duygularıyla yaklaşabilmekte ve seviyesini eşitlemek için de İngilizcenin o kadar da gerekli olmadığını aşikarca söyleme cüretini gösterebilen böyle Yöneticiler, dil bilen elemanlarını kollayacakları yerde her türlü engeli çıkartmaktan maalesef geri durmamaktadırlar.

Daha kötüsü, böyle bir yöneticinin İngilizce bilen elemanlarına karşı açıkça gösterdiği bu kıskançlık ve haset duygularının yanlış olduğunu ve bunlara bir yaptırım uygulayacak bir makamın ortalıkta olmadığı da içler acısıdır.

Mevcut Sistemdeki yanlışların ve bu çeşit Yöneticilerin olumsuz tutumları yüzünden, maalesef İngilizce bilen elemanların sayısında da artış olmayacaktır. Bu yanlış tutumdan dolayı, insan kaynaklarımız göz göre göre israf edilirken bu cüretkar yöneticiler hiçbir belge ve okula dayanmadığı halde sadece ‘İngilizce biliyorum’ beyanıyla sınava girmeden, kolay yollardan kendi kurumlarından lisan tazminatı bile aldıkları ve böylece İngilizce bilenler ile bilmeyenlerin eşitlendiği gözlemlenmektedir. Bu tür yöneticilerin lisan bilen elemanlarını nasıl engelledikleri ve bu nitelikli insan gücünü nasıl telef ettikleri MEB veya ilgili kurumlar tarafından tespit edilebilmeli ve buna çare bulunmalıdır.Yoksa bu yolda çok zaman ve büyük paralar harcanarak bir şekilde İngilizce öğrenmeyi başarmış bu sayıları zaten çok fazla olmayan dil bilen nitelikli elemanların bu yıpratıcı çark içinde ne hevesleri ne coşkusu ne de yabancı dil bilgisi kalmaktadır. Bu, mevcut eğitim sistemi içersinde olduğu kadar iş dünyası içinde de büyük bir tehlike arz etmektedir.

Son zamanlarda Basında konusu edilen Kamu Yönetiminde reform başlatmanın ve zihniyet değişikliğine gitmenin zamanı olduğu bu günlerde Yetkililerimiz, İngilizce bilmeyen ve bilenlere karşı da kıskançlık gösteren bu tür Yöneticilerin kıyım politikasına dur diyebilecek ya da yaptırım uygulayabilecek bir makamın (nasıl olacaksa) ihdas edilmesini inşallah unutmazlar.

Lisan öğrenmede kullandığımız teknolojinin geçmişinden bu günlere gelinceye kadar geçirdiğimiz evreler.

1960’lı yıllarda eğitim cihazları çok sınırlıydı. Sadece eğitim filmleri vardı ve okullarda öğrencilere gösteriliyordu. 1980’lerde TV, bir eğitim ve iletim aracı oldu. Bilginin hem veriliş şeklinden dolayı hem de o zamanki teknolojinin ülkemizin en uzak yerlerine kadar uzanamayışı, maliyet sorunlarından dolayı bu tür bir öğrenmenin başarısını oldukça sınırlı kılmıştır.

Daha sonra piyasaya eğitime yönelik video kasetler çıktı. Kasetler eğitim kurumlarında ve evlerde yoğun bir şekilde kullanılmaya başlandı.1990’lı yıllarda, öğrenen kişinin öğrenme sürecine aktif bir şekilde katılma ihtiyacı duyuldu ve öğrenme, internetten uzak sadece PC tabanlı ve PC oyunlu bir platform üzerinde yapıldı.

Bugüne gelindiğinde interneti görüyoruz. İnternet hayatımızın bir parçası ve hızlı bir iletişim şekli oldu. Bu hızlı iletişim biçiminin bugün, Yabancı Dil öğrenme çerçevesi içerisinde, dersler, kurslar, seminerler, tartışma forumları ve video, resim ve dosya paylaşım ortamları olarak herkes tarafından erişilebilir hale geldi.

Netice olarak , eğitmen artık öğrencisiyle karşılıklı bir etkileşim içindedir.

Ancak hala bir yabancı dil öğrenememe sorunu karşımızda durmaktadır. Üstelik bu arada, teknolojinin sür’atle gelişmesiyle çok çeşitli yollar da keşfedilmiştir. Bu internet tabanlı teknolojiler o kadar hızlı yayılıyor ki artık öğrenememenin mazereti kesinlikle kalmamıştır. Çünkü her şey elimizin altındadır ve oldukça ucuzdur.

Bu bilgiler, teknoloji sayesinde ulaşımı kolaylaştırmış, hizmetleri ucuzlatmış ve kişiye özel hale gelmiştir. Önceleri customizing-kişiye özel-iken bugün individualizing- kişiye çok daha özel hale gelmiştir. İnsanlar bilgiye istedikleri zaman ve mekanda her türlü imkanı bulmaktadır. Bilgi aktarım tekniğiyle artık internet teknolojileri kullanılmaktadır.

İstediğiniz video çekimleri ve resimlerinizi video ve fotoğraf paylaşım sitelerinde ’video-on-demand’ isteğe bağlı ve sharing (paylaşım) olarak sunulan hizmetler ses ve görüntü teknikleriyle bireylerin emrine amadedir.

Teknolojinin bugün, hizmetlerin içeriği bakımından 2 ana grup üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Individualizing ve Sunum Kalitesi...

Bu gidişle, önümüzdeki yıllarda daha da geniş bir öğrenme ve eğitim platformu önümüze serilecektir.

Peki bu yabancı dili (İngilizce) o zaman öğrenebilecekmiyiz?..

Korkarım, bu hiç olmayacak gibi…Çünkü bunun birey odaklı bir sorun olduğuna hiç kimsenin değindiğini görmedim. Dünyaya açılmış ve AB entegrasyon sürecini yaşayan ülkemizin en önemli gereksinimlerinin başında bir yabancı dili (İngilizce) iyi derecede okuma, anlama, yazma, konuşma ve çevirme becerileriyle donanmış nitelikli insanımızın sayısının artması gelmektedir.

Eskiden bu memleketin sadece entellektüel ve diplomat denebilecek elit kesiminin yurtdışındaki ve özel okullardaki çocukları en az bir yabancı dil öğrenme şansına sahipti.Ancak dışa açılma ve dünya pazarlarında ürünlerimizin tanıtılması, İngilizceyi toplumun tüm kitleleri tarafından öğrenebilme gereği duyulan bir zorunluluğa dönüştürmüştür.

Artık yabancı dil bilmek bireye iş bulma önceliği sağlamaktadır. İnsanı geniş vizyon sahibi yapmaktadır. Rekabet ortamında insanı sıra dışı, nitelikli ve fark edilir ve tercih edilir kılmaktadır.Bu özellikten yoksun kalmak ise, bireyi sıradan ve niteliksiz yapmaktadır.

Öğrencinin şu önemli hususu çok iyi bilmesi gerekir ki, gelecekteki mesleği ne olursa olsun İngilizce kaçınılmaz ve dayanılmaz olacaktır. İngilizce öğrenememe baskısı ölene kadar öğrenciyi rahatsız edecektir. Evde, mahallede, okulda ve iş yerinde arkadaşları arasında daima bir kompleks ve vizyon darlığı hissedecektir. Bu kaçınılmazdır. Dışa açılmış bir toplumda lise mezunu kalmak ile İngilizce bilmemek ayni şeye gelmektedir. Çünkü iş dünyasının kapı eşiğinde uzun süredir iş bekleyenlerin çoğu, lise mezunu olup ayni zamanda İngilizce bilmeyenlerdir. İş dünyası bu insanları vasıfsız olarak değerlendirmektedir. Yabancı dil bilen kişiye olan ihtiyaç her geçen gün artmaya devam etmektedir.

Bugün, bilgi teknolojileri sayesinde başta MEB olmak üzere bireye çok çeşitli yabancı dil öğrenme imkanları sunulmaktadır. Pek çok sınavlarda artık İngilizce vardır. Bütün bu imkanlar bireyin mutlaka İngilizce öğrenmesi için hazırlanmıştır. Bu son düzenlemeler ile belki İngilizce öğrenen öğrencilerin sayısı artacaktır.Ancak, yabancı dil öğrenmek için ille de okuldaki yabancı dil derslerinin arttırılması ve öğretmen kalitesinin tüm ülke geneline yayılması yerine, bilişim teknolojilerinden ve İngilizce öğrenmenin kolaylaştırıldığı internetten yararlanarak neticeye kestirme yoldan gitmeye gerek olduğunu düşünebilirsiniz..Evet, bu doğrudur ama birey yine de İngilizceyi piyasa ve iş aleminin istediği ölçüde öğrenememektedir. Pek çok şirketin insan kaynakları departmanı, dünyaya açılmayı hedefleyen şirketlerin ihtiyaç duyduğu nitelikli elemanların, kesinlikle İngilizce bilmesi gerektiğinin altını çizmektedir.

Türkiye’nin AB sürecinde İngilizce, gelecek neslin olmazsa olmaz koşulu olacaktır. Sorun işte tam buradadır. Yukarda zikredilen tüm imkanlara rağmen ne yazıktır ki, bireyin önünde hala bir engel vardır.

Bu engel, üzülerek belirtmeliyim ki bireyin ta kendisidir. Bu kadar geniş ve zengin imkanlar içerisinde hala İngilizce öğrenemiyor…Dışarıdan görünen tablo, herkes sanki İngilizce dilini bir şekilde biliyormuş gibi… Ancak iş dünyasının talep ettiği nitelikli insan gücünün seçilmesine gelindiğinde dil bilenlerin çok az sayıda olduğunu görüyoruz.

Bütün bu yukarda anlatılanların ışığında birey neden hala İngilizce öğrenemiyor?

Dil öğreniminde gerekli şartlar

Birey, ya mesleğinden dolayı ya da entelektüel bir yaklaşımla İngilizceye ihtiyaç duymalı
Coşkusu ve hevesi olmalı.Motive edilmiş olmalı.Dikkat edeceği husus, bir Türk gibi başlayıp bir İngiliz gibi bitirmeye kitlenmektir.
Yeterli zamanı olmasa bile Zaman Yönetim sürecini çok iyi idare edebilmeli. Evli ve çocukluysa aile bireyleri kendisine yardımcı olmalıdır. Aile içersinde imtiyazlı bir öğrenci statüsünde kendini görmelidir.
İngilizceyi Öğrenirken ‘Zaman Yönetimi’

Başarının altın anahtarıdır. Zamanınızı etkin ve verimli bir şekilde daha az zamanda daha çok şey başarırsınız. Böylece size daha çok zaman kalır özel ilgi alanlarınıza yeterli zaman ayırabilirsiniz. Bu sizin daha mutlu olmanızı sağlar.Ayni zamanda işlerinize zaman ayırabilirsiniz. Bu yönetim sürecini idare ederken zamanınızı nelere harcadığınızı bir yere yazın. Örneğin gün içinde yapmam gereken her şeyi yapabiliyor muyum? Bunları zamanında yapabiliyor muyum? Hedeflerime ulaşmamı engelleyen davranışlarım nelerdir? En verimli ve en verimsiz olduğum zamanlar hangi saatlerdir? Hedeflerinizi tek tek sıralayın. Örneğin, ’Derslerimde iyi notlar almalıyım’.’Önümdeki sınava çalışırken her gün şu saate kadar test çözmeliyim’. ‘İstediğim liseyi veya Üniversiteyi kazanmalıyım’ gibi…Zirve zamanlarınızı belirleyin.Günün belli zamanlarında kendinizi daha enerjik hissedersiniz. Hangi saatlerde zirve yapıyorsunuz? Bu sorular, zirve zamanında yapmanız gereken öncelikli işlerinizi kısa sürede bitirmenizi sağlayacaktır. Önce zor işlerden başlayın.En çok zorlandığınız derslerden başlayın.Zira, zor bir işi başarmak sizi diğer işleri yapmak için motive edecek ve kendinizi daha hevesli hissettirecektir.Bu süreçte sakın mükemmel olmaya çalışmayın.Bir işi yaparken onun mükemmel olması için saatlerinizi tüketmeyin. Kendinize çok fazla yüklenmeyin. Doğanızla yarışmayın. Kendinizi zorlamayın. Sadece çalıştığınız konuya odaklanın. Herşeyi yapamazsınız. Dinlenmek ve hedeflerinizle ilgili hayaller kurmak gayet tabidir. Bir işi bitirdiğiniz zaman kendinizi ödüllendirin. Sinemaya gidin. Bir iki saat TV seyredin. Arkadaşlarınızla dışarıda beraber olun.

İngilizce öğrenmek için paranız olmalı..’Yeterli param yok ama nerelere borçlanmıyoruz ki’ diyerek bu işe ne yapıp edip paranızı ayırmalısınız. Bugün, ödeme konusunda pek çok imkanlar mevcuttur.
İngilizce öğrenim zamanını, sosyal ve özel hayatınızın içersinde ilk öncelikler sırasında tutmalısınız. Bu öğrenim ve eğitim süresince aile toplantıları, misafir kabul etme ve dost ziyaretlerini bir süre için kısıtlamalısınız ya da ertelemelisiniz.
· Öğretim metodu iyi olan bir İngilizce öğretmenden Özel Ders almalısınız. Osmanlı Devleti zamanında Fransızca dili mürebbiyelerce öğretilirmiş. Kanaatimce, bugün en iyi öğrenme yolu özel bir hoca ile olmalıdır. İlk bakışta pahalı bir yol gibi görünse de gerçekte öyle değildir. Tanıdık ve isim yapmış etrafınızda pek çok öğretmen vardır. Pazarlık yapabilir, ödemelerinizi taksitlere bağlayarak bu özel öğretmenden yararlanırsanız bu sizin az zamanda verimli ve daha çok çalışmanızı ve daha çok interaktiflik yaratmanızı ve ders sırasınca bütün ilginin odağı olmanızı sağlar. Firesiz öğrenmenin en iyi ve verimli yolu özel hoca ile öğrenme yoludur. Ayrıca, öğretmeninizin de motivasyonu yüksek ve sizin üzerinizde hedefi olmalıdır…Demeli ki, ’Ben bu seviyedeki öğrenciyi 75-80 saatte yetiştiririm.’ Öğretmen ile öğrenci arasında sözlü bir anlaşma olmalı.’Haftada 4 saatlik bir kursla 5 ayda bu iş biter’ gibi…

İngilizce öğrenirken sizi etkileyen faktörleri ve kendinize özgü çok özel öğrenme stillerinizi önceden öğrenmeniz gerekir.Nasıl bir stil ile, Nerede?, Ne zaman ve Nasıl daha kolay öğrenebilirsiniz?

Bunlar sizin başarınızı bire bir etkilemesi açısından çok önemli hususlardır.

Öğrenmenin şartı olarak; aşağıdaki hususların hangileri kendi tabiatınıza uygundur? Bunları tespit edip önceden belirleyiniz.

Tek başına çalışma alışkanlığı olanlardan mısınız?

Bir grup içerisinde işbirliğine dayalı ve tartışarak sebep sonuç ilişkisi kuranlardan mısınız?

Rahat ortamlarda yaparak ve bizzat yaşayarak öğrenenlerden misiniz?

Sessiz ya da müzikli/gürültülü ortamlardaki tercihiniz nedir?

Loş ya da aydınlık bir mekanda çalışma tercihiniz var mı?

Düzenli ya da rahat ortamda çalışma tercihiniz nedir?

Çalışırken atıştırmaya ihtiyaç duyarak çalışma tercihiniz var mı?

Çalışma saatlerini bizzat kendiniz mi tespit etmelisiniz?

Ders çalışmaya başlamak için yüksek ya da düşük motivasyona sahip olma durumunuzu gözlemleyin.

Karşınıza zor bir konu çıktığında yeni bir konuya geçmek mi yoksa yarım bırakarak sonra tamamlamak mı? Bunu önceden bilmelisiniz.

İlle de kontrollü çalışmak ve mutlaka bir öğretmen eşliğinde mi çalışmak istersiniz?.

Ayni anda tek bir derse odaklanma ya da hem TV izlemek hem radyo dinlemek gibi bir alışkanlığınız var mı?

Ders çalışmada süreklilik-odaklanma konusunda zorlanır mısınız ya da dayanıklı mısınız yoksa uzun süre çalışabilir misiniz?


İngilizce Öğrenirken ‘Öğretme ve Öğrenme Stilleri’

Bir kişinin en iyi öğrendiği yol onun öğrenme stilidir. Birey kendi öğrenme stilini bilirse öğrenme zevkli ve verimli olur. Araştırmalar, başarısız olarak görünen pek çok öğrencinin başarısızlık nedenlerinin kendilerine uygun çalışma ve öğrenme yöntemini kullanmamaları olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bir diğer neden de öğretmenlerin öğretme stilleri ile öğrencilerin öğrenme stillerinin farklı olmasıdır. Öğrencinin öğrenme tercihi ile öğretmenin öğretme stili uyuştuğu zaman motivasyon yükselmekte ve başarı artmaktadır. Çok ilginçtir ki, öğretmenlerin öğrendikleri gibi yani, kendi öğrenme stiline göre öğrettikleri görülmektedir. Öğretmenler daha çok analitik düşünme biçimine sahiptirler ve konu odaklıdırlar. Bu nedenle pek çok öğretmen kendilerinde işe yarayan öğrenme stili ile uyumlu olmasını tercih ederler.

Stiller 2 grupta toplanırlar:

1)Analitik Düşünme Biçimi

Adım adım öğrenirler. Sessiz ortamları tercih ederler.Yalnız çalışırlar.Masa başında çalışmak konsantrasyonlarını arttırır. İyi aydınlatılmış ortamları tercih ederler.Bir işi bitirmeden diğer işe başlamazlar.Sabah saatlerinde daha verimlidirler

2)Bütünsel Düşünme Biçimi

Öncelikle ana fikri anlamaya çalışırlar. Sosyal-dışa dönüktürler.Rahat çalışma ortamını tercih ederler.Aydınlık yerlerden nefret ederler. Müzik dinleyerek çalışırlar. Grup halinde çalışmayı tercih ederler.Sık ara verirler.Aynı anda birden fazla işe odaklanırlar.

Başarısız Öğrencilerin özellikle ihtiyaç duydukları hususlar nelerdir?

Belirli aralıklarla hareket etmek isterler
Dokunsal/Kinestetik öğrenmeye yönelik uygulamalı etkinlikler isterler
Zor olan konuların sabah yerine günün başka saatlerinde öğrenilmesini isterler
Yüksek motivasyonlarının kendilerince fark edilmelerini isterler
Otoriterlik yerine arkadaşça tavrı tercih eden öğretmenleri severler
Zor bir konunun daha kolay öğrenilebilmesi için tüm bilgiyi algılama yollarına uygun yöntemleri içeren kaynaklara ihtiyaç duyarlar
10-15 dakikadan fazla iskemlede oturamadıkları için hareket ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için normal sınıf düzeni haricinde oturma düzenleri olsun isterler
Florasan lambalar ve yoğun aydınlatma yerine daha yumuşak aydınlatma tercih ederler
Özetle, okul yönetimi ve öğretmenlerin öğrencilerin öğrenme stillerini dikkatli bir şekilde değerlendirmesi gerekir. Öğretmenlerin kendi öğretme ve öğrenme stillerini analiz edip sınıf içinde ders anlatırken farklı öğrenen tüm öğrencilere yönelik bir yaklaşım sergilemeleri, daha az öğrencinin hayal kırıklığına uğramasını ve akademik alandaki başarısızlıklarının azalmasını sağlar.

Öğrenmeyi etkileyen yukardaki faktörlerin ve size özgü sitillerin önceden bilinmesinde mutlaka çok yarar vardır.

Bunları bir yere not edin ve sık sık hatırlayın. Unutmayın ki düşünme biçiminiz öğrenme stilinizi ortaya çıkarmaktadır.


Bir Kabus!..

İngilizcede Başarısızlık korkusu ve nedenleri

1) Bireylerin öğrenme farklılıkları: Her birey farklıdır ve farklı öğrenir.Nasıl öğrendiğimizi önceden bilmek gerekir.Birey, bilgiyi farklı şekilde alır ve işler.Bu bilgiyi almak için öğrencinin görsel, iştsel ve knestetik(bilgiyi uygulayarak, yaparak algılama) yollarından birini daha çok tercih ettiğiyle ilgilidir.Ülkemizde, bu daha çok işitsel olarak yapılır.Öğrenme stillerimizin önceden bilinmesi ve buna yönelik bir öğretim yöntemi problemin çözümüne katkı sağlayacaktır.

2) Yeterli iç motivasyonun olmayışı: Galileo, ’Bir insana bir şey öğretemezsiniz.Sadece ona, kendisini keşfetmesinde yardımcı olabilirsiniz’ diyor.Eğer öğrencinin içinde öğrenmek ile ilgili bir istek ve arzu yoksa en iyi öğretmenin bile yapacağı bir şey yoktur.Bu nedenle, öğrencilerde öncelikle öğrenmeye karşı merak ve istek oluşturulmalıdır.Öğrencilerin okulda öğrendiklerini günlük yaşamda kullanamadıklarını ileri sürmeleri, gelecekteki hedefleri ile şu an öğrendikleri arasında bağ kuramamaları, ders çalışma ile ilgili motivasyonlarını azaltmaktadır. Bu sorun ile ilgili öğretmenlere çok önemli bir görev düşmektedir. Öğrencilere öğrendikleri her şeyin yaşamdan geldiğini aktarabilmelidirler.

3) Mükemmeliyetçilik saplantısı: Okuma, yazma, dinleme, anlama, konuşma ve çeviri konularının hepsinde birden eşit seviyede başarılı olma düşüncesi öğrenmenin önünde engel olarak çıkabilmektedir.

4) Başarısızlık korkusu: Pek çok öğrencinin, ‘Gramerim iyi ama konuşmam zayıf’ , ‘ Okuyorum, anlıyorum, ama ne dendiğini anlamakta zorlanıyorum’. Ya da ‘ Okuma, dinleme, anlama ve çevirim iyi ama konuşamıyorum’ veya ‘İngilizcem her yönden iyi, konuşulanı gayet iyi anlayabiliyorum ancak konuşamıyorum çünkü pratiğim yok’ gibi endişeleri de sıkıntı vericidir. Oysa bilinenin az da olsa kullanımı insanın özgüvenini geliştirecek ve öğrenmenin daha iyi olması yönünde teşvik edici olacaktır.

5) Hedef belirleyememe: İnsanın genel anlamda tüm hayatı gerekli bir unsur olan hedef belirleme, dil öğreniminde de önem taşımaktadır.İngilizceyi öğrenmek isterken hangi amaçla, ne kadarlık bir zaman diliminde ve hangi yöntemlerle, nasıl bir çalışma temposuyla öğreneceğimize baştan karar vermeliyiz ki, haritasız bir turiste dönmeyelim.

6) Devamlılığın sağlanamaması: Her ne olursa olsun herhangi bir şeyi öğrenmenin ve geliştirmenin genel kuralı, devamlı, düzenli ve sistemli çalışmaktır.’ Sebat ve Devam’ ilkesiyle ancak sonuca ulaşmak mümkündür.

Ayrıca ;

Öğrenme sitillerinizi önceden bilmelisiniz.(Barbara Prashnig) Her birey farklıdır ve farklı öğrenir. Nasıl öğrendiğimizi önceden bilmek gerekir. Birey, bilgiyi farklı şekilde alır ve işler. Bu bilgiyi almak için öğrencinin görsel, işitsel ve kinestetik (bilgiyi uygulayarak, yaparak algılama) yollardan birini daha çok tercih ettiğiyle ilgilidir. Ülkemizde, bu işitsel olarak yapılır. Her ne olursa olsun bir genel kural olarak düzenli ve sistemli çalışmak oldukça önemlidir.’Sebat ve Devam’ ilkesini hatırlayın.

Yukarda bahsedilen hususları önceden bilmenizde yarar vardır. Çünkü, kendi engelinizi önceden keşfederseniz bunlarla ilgili öğretmenlerinizden ve ailenizden destek alarak nasıl mücadele etmeniz gerektiğini bilirsiniz.

Bu nedenle, öğrencilerde öncelikle öğrenmeye karşı merak ve istek oluşturulmalıdır. Öğrencilerin okulda öğrendiklerini günlük yaşamda kullanamadıklarını ileri sürmeleri, gelecek ile ilgili hedefleri ile şu an öğrendikleri arasında bağ kuramamaları ders çalışma ile ilgili motivasyonlarını azaltmaktadır. Bu sorun ile ilgili öğretmenlere çok önemli bir görev düşmektedir. Öğrencilere öğrendikleri her şeyin yaşamdan geldiğini aktarabilmelidirler.

İngilizceyi öğrenmek isteyen bireylerin iş hayatına geldiklerinde İngilizceyi hala öğrenemediklerini fark edip ‘Eyvah!’ dememek için yukarda tüm ayrıntılarıyla ele aldığımız öğrenme şartlarını ancak kendilerinde bulabilmeleri koşuluyla İngilizceyi öğrenebilmeleri söz konusu olabilir. Aksi takdirde, yukardaki koşulları haiz olmayan bireyler, boşuna uğraşmasınlar, İngilizceye başlamış olsalar bile, aşağıdaki sonuç cümlesi kendileri için kaçınılmaz bir kader olacaktır.

Türk insanının İngilizce öğrenmek gibi ciddi anlamda ne talebi ne derdi ne de sorunu var!...

Devamını Oku

İngilizce öğrenmenin püf noktaları

İngilizce öğrenmenin püf noktaları
Erciyes Üniversitesi Yabancı Dil Öğretim Görevlisi Ahmet Eyici, İngilizce öğrenmenin püf noktalarını açıkladı.

İngilizce öğrenmenin günümüzde artık bir özel yetenek alanından çıkıp, genel yetenek alanına girdiğini belirten Erciyes Üniversitesi Yabancı Dil Öğretim Görevlisi Ahmet Eyici, isteyen herkesin İngilizce'yi öğrenebileceğini belirtti. Eyici, yabancı dil öğrenmenin zor bir iş olduğu yönündeki yanlış inançların, dil öğrenmenin önündeki en büyük engel olduğunu söyledi. Doğru yöntemlerle yabancı dil öğrenmenin yollarını anlatan Eyici, eğitim ve öğretim kurumlarının hemen hemen her kademesinde 30 yıl görev yaptığını ifade etti. Eyici, "Benim ve meslektaşlarımı en çok üzen konu, kendini ifade etmesini bilmeyen amaçsız, hedefsiz ve kısa yoldan zengin olacağını düşünen gençlerin yetişmesi. Günümüzde gençlerin önündeki en büyük sorunlardan biri yabancı dil yetersizliğidir. Özellikle İngilizce hayatımızın her alanında kendini göstermektedir. İş arayan gençler en çok İngilizce bilmeme engeline takılıyorlar. İngilizce öğrenmeye yanlış yöntemlerle çalışmış ve başarılı olamamış kişiler, İngilizce öğrenemeyeceği inancına kapılıyorlar. Bu yanlış inanç da onların İngilizce öğrenememelerine ve İngilizce'den uzaklaşmalarına sebep oluyor. İngilizce öğrenmeye ilgi duyan herkes İngilizce'yi öğrenebilir" dedi.

Cep telefonu menüsünün bile İngilizce'ye çevrilmesinin yabancı dil öğrenmede yardımcı olacağını belirten Eyici, İngilizce öğrenmek isteyenlere ise şu tavsiyelerde bulundu:

"İnsanlar İngilizce öğrenirken hata yapmaktan ve gülünç duruma düşmekten korkuyorlar. Hata yaptığınız için kimse sizi ayıplamayacaktır. Eğitimizin ayrılmaz bir parçası olan hata yapmaktan korkmayın, hatta bilerek hata yapın. Öğreneceğiniz dilin bütün kelimelerini kısa sürede öğrenemezsiniz. Ama kelime hazinenizi geliştirmek için elinizden geleni yapmalısınız. İlk adım, öğrenilen yeni kelimelerle cümleler kurmak ve bu cümlelerin doğru telaffuzlarını öğrenmek. Duyduğun sözleri kafanızda Türkçe'ye çevirmeyin, konuşulanları o dilde anlamaya çalışın ve yanlış da olsa hemen hızlı bir şekilde cevap vermeye çalışın. Bu hızlı düşünme ve cevap verme yeteneğinizi geliştirecektir. İngilizce şarkı sözlerinin anlamlarını araştırarak öğrenin. Bu şarkıları ezberleyin. Şarkıları söylerken anlamlarını düşünün. Ne kadar çok şarkı öğrenirseniz dil alanınızın sınırlarını o kadar geliştirirsiniz. İngilizce'ye ait kitap, dergi, gazete, broşür ne bulursanız okuyun. Yanınızda küçük bir not defteri bulunsun. Kullanmayı istediğiniz dil kalıplarını, sözcükleri içinde bulunduğu cümle ile birlikte defterinize yazın ve tekrarlayın. Bir kalıp veya sözcüğün sizin olması demek, onu uzun dönemli hafızaya atmış olmak demektir. İngilizce TV ve film izlerken mümkünse kulaklık kullanın. Böylece beyniniz, işitsel dikkatiniz dağılmadan doğrudan kayıt yapabilir. Bunları yaparken filmi anlamayabilirsiniz ancak bu hiç önemli değil. Unutmamak gerekir ki beyin doğal olarak dil kalıplarını bir süre sonra ayrıştırma ve benzeştirme becerisine sahiptir. Film izlerken hoşlandığınız dil kalıplarını yazacak bir defteriniz olsun. Filmde duyduğunuz tonlamaları tekrarlamaya çalışın. Aynı filmi bir kereden çok izleyin. Olumsuz inanç, İngilizce konuşmanın önündeki en büyük engellerden biridir. Geçmişte yanlış tekniklerden kaynaklanan olumsuz bir deneyim, arkadaş ortamlarında yapılan hatalara gülünmesi, öğretmenin hata yapıldığı zaman kızması, sabırsızlık göstermek ve bunun gibi yaşanmış olumsuz olayların sonucunda farkında olmadan kendine yetersizlik duygusu ve kendine güven azalmış olabilir. Hata yapmak son derece normal bir durumdur. Bu durumun doğal bir durum olduğu inancı içerisinde İngilizce öğrenme çalışmaları devam ettirilmelidir. İngilizce öğrenebilirim inancı geliştirilmelidir".
Devamını Oku

7 Mayıs 2009 Perşembe

Ortaçlar & Ulaçlar

Ortaçlar & Ulaçlar

  • Adverbial Participles - Ulaçlar

    ADVERBIAL PARTICIPLES – ULAÇLAR

    İngilizce’de present, past ve perfect olmak üzere 3 ulaç kullanımı vardır.

    1. Present Participle: -ing eki alarak kullanılan ulaçlara present participle denir. Bu ulaçları birleşik cümlelerde kullanırız.

    Ne zaman kullanabiliriz?

    a) Eş zamanlı veya farklı zamanlı gerçekleşen olaylarda:

    * When they finished the project, they received a reward. – Projeyi bitirdiklerinde ödül aldılar.

    İki cümlede aynı zaman ve aynı özne ile kurulduğundan ilk cümlenin fiilini ulaç olarak kullanabiliriz.

    Finishing the project, they received a reward. - Projeyi bitirdiklerinde ödül aldılar.

    Aynı kullanım while ile bağladığımız cümleler için de geçerlidir.

    While the little girl crying, she kept insisting. – Küçük kız ağlarken ısrar etmeyi sürdürdü.

    Crying, the little girl kept insisting. - Küçük kız ağlarken ısrar etmeyi sürdürdü.

    *After he had completed the report, he went home. – Projeyi tamamladıktan sonra eve gitti.

    Completing the project, he went home. - Projeyi tamamladıktan sonra eve gitti.

    We had decided before we spoke. – Konuşmadan önce karar verdik.

    We had decided before speaking. - Konuşmadan önce karar verdik.

    b) İçin anlamına gelen bağlaçlarla veya bu anlamı hissettiğimiz iki cümleyi tek cümlede söylemek istediğimiz durumlarda:

    Since/as I felt tired, I went to bed earlier. – Yorgun olduğum için daha erken yattım.

    Feeling tired, I went to bed earlier. - Yorgun olduğum için daha erken yattım.

    I studied a lot. I got the highest mark in the class.- Çok çalıştım.Sınıftaki en yüksek notu aldım.

    Studying a lot, I got the highest mark in the class.- Çok çalışarak/çalışıp sınıftaki en yüksek notu aldım.

    To be continued..... :o)


  • Adjectival Participles - Ortaçlar

    ADJECTIVAL PARTICIPLES – ORTAÇLAR (SIFAT-FİİLLER)

    İngilizce’de present, past ve perfect olmak üzere 3 ortaç kullanımı vardır.

    1. Present Participle: -ing eki alarak kullanılan ortaçlara present participle denir.

    Ne zaman kullanabiliriz?

    a) Şimdiki zaman sıfat cümleciği ile açıklanan cümlelerde:

    The student who is standing there has failed. – Orada duran öğrenci kaldı.

    Öğrenciyi açıklamak için kullandığımız sıfat cümleciğinin (who is standing there-orada ayakta duran) yerine stand fiilinin ortaç halini kullanmamız mümkündür.

    The student standing there has failed. - Orada duran öğrenci kaldı.

    Aynı şekilde geniş zaman ile veya geçmişte süreklilik zamanları ile yapılan açıklamalarda da sıfat cümleciği yerine ortaç kullanılabilir.

    b) Geniş zaman sıfat cümleciği ile açıklanan cümlelerde:

    The old lady who lives in this building is her grandmother. – Bu binada yaşayan yaşlı kadın onun büyükannesi.

    The old lady living in this building is her grandmother. - Bu binada yaşayan yaşlı kadın onun büyükannesi.

    b) Geçmişte süreklilik bildiren zaman sıfat cümleciği ile açıklanan cümlelerde:

    The dancers who were trying to go on were so much tired. – Devam etmeye çalışan dansçılar çok yorgunlardı.

    The dancers trying to go on were so much tired. - Devam etmeye çalışan dansçılar çok yorgunlardı.

    Edilgen yapılarla açıklanan sıfat cümleciklerinde being + fiilin 3. hali kullanılır.

    The room which is being cleaned now is very dirty. – Şuanda temizlenen oda çok kirli.

    The room being cleaned now is very dirty. – Şuanda temizlenen oda çok kirli.

    2. Past Participle: edilgen yapı ile açıklanan sıfat cümleciklerini kısaltırken ise past participle kullanırız. Past participle sadece fiillerin üçüncü halinin kullanılmasıdır.

    Your presentation which has been criticised a lot is really valuable. – Çok eleştirilen sunumun gerçekten değerli.

    Your presentation criticised a lot is really valuable. – Çok eleştirilen sunumun gerçekten değerli.

    The budget which had been discussed in our previous meeting was still on the agenda yesterday. – Bir önceki toplantıda tartışılan bütçe dün hala gündemdeydi.

    The budget discussed in our previous meeting was still on the agenda yesterday. – Bir önceki toplantıda tartışılan bütçe dün hala gündemdeydi.

    3. Perfect Participle: having ile birlikte fiillerin üçüncü alarak kullanılan ortaçlara perfect participle denir.

    Anyone who has seen this soap opera will never watch it again. – Bu diziyi izlemiş olan herhangi birisi bir daha asla izlemeyecektir.

    Anyone having seen this soap opera will never watch it again. - Bu diziyi izlemiş olan herhangi birisi bir daha asla izlemeyecektir

Devamını Oku

Devrik Cümleler –Inversions

Devrik Cümleler –Inversions

Devrik yapılar yapılan eylemin, yani fiilin öznenin önüne alınmasıyla oluşturulurlar. İngilizce’de cümle başına “behind, in the middle of, beside” gibi ilgeçler, never, nowhere, hardly, neither gibi olumsuzluk ifade eden zarflar ya da if, so....that, such.... that, just as, so gibi zarf cümlecikleri gelirse ardından devrik yapı kullanılır. Devrik cümlelerde soru cümlelerine benzer bir yapı vardır.

The best singer is standing behind the microphone.

--En iyi şarkıcı mşkrofonun ardında duruyor.

Behind the microphone is standing the best singer.

--Mikrofonun ardında en iyi şarkıcı duruyor.

She was neither beautiful nor tallented.

Neither was she beautiful nor was she tallented.-- Ne güzeldi ne de yetenekli.

Nerelerde kullanırız?

Devrik cümleleri,

1) Konum bildiren ilgeçlerle kullanırız:

A beautiful lady was singing under the tree.

Under the tree was singing a beautiful lady

-- Ağacın altında sarkı söylüyordu güzel bir kadın.

In front of the window is sitting a wild cat.

--Pencerenin önünde oturuyor vahşi bir kedi.

Here comes the taxi.

--İşte geliyor taksi.

2) Olumsuz zarflarla birlikte kullanırız:

The rain had hardly/scarcely started when she came.

Hardly / scarcely had the rain started when she came

--Neredeyse henüz başlamıştı yağmur o geldiğinde.

Never have I asked such a question.

--Hiç bir zaman sormadım öyle bir soru.

She went and also she took the child with her.

Not only did she go but also she took the child with her.

--Sadece o gitmedi üstelik çocuğu da götürdü.

You aren’t allowed to smoke here.

On no account are you allowed to smoke here.

--Hiç bir koşulda burda sigara içmenize izin verilmez.

3) Koşul cümlecikleriyle kullanırız:

*Present Tense için “if” yerine devrik cümlede “should” kullanılır.

If you change your mind, please let us know.

Should you change your mind, please let us know.

--Değiştirirseniz fikrinizi, lütfen bize haber verin.

*Past Tense için if yerine “were” ve “were to” kullanılılır.

If she revealed my secret, my boss would fire me.

Were she to reveal my secret, my boss would fire me.

--Eğer o benim sırrımı açıklasaydı, patronum beni kovardı.

If they were in the theatre, they would see us.

Were they in theatre, they would see us.

-- Tiyatroda olsalardı eğer, bizi görürlerdi.

*Past perfect de ise yardımcı fiil “had” cümlenin başına alınır ve “if”in anlamını üstlenir.

If we had known the truth., everything would have been different.

Had we known the truth, everytig would have been different

-- Gerçeği biliyor olsaydık, herşey çok farklı olurdu.

If you had come early, you would have met your cousin.

Had you come early, you would have met your cousin.

--Erken gelmiş olsaydın, kuzeninle karşılaşacaktın.

4) Devrik cümleleri sonuç bildiren zarf cümlecikleri ile de kullanırız.:

I felt so sad that nothing could cheer me.

So sad did I feel that nothing could cheer me.

--O kadar üzgündüm ki hiçbir şey beni neşelendiremedi.

He has bought her such a beautiful dress that everybody admires.

Such a beautiful dress has he bought for her that everybody admires.

-- O kadar güzel bir elbise almış ki herkes hayran oluyor.
Devamını Oku

Zarf Cümlecikleri - Adverbial Clauses

Zarf Cümlecikleri - Adverbial Clauses

Ana cümleyi niteleyen ve zarf görevi taşıyan yan cümleciklere İngilizce’de “adverbial clauses” denir. Zarf cümlecikleri kullanıldıkları yere ve üstlendikleri göreve göre farklı zarflarla ve farklı yapılarda kurulurlar.

Zaman Belirten Zarf Cümlecikleri

Zaman belirten zarf cümlecikleri oluşturulurken “when, while, as, whenever, after, before, since, until, as, by the time, as long as, scarcely / hardly when, as soon as ve no sooner” gibi zaman zarfları kullanılır

Zarf cümlecikleri cümlenin başına ya da sonuna gelebilir. Yan cümlecik başa yerleştirildiğinde ana cümleden virgülle ayrılmalıdır.

While she was washing the dishes, the children played games.

--O bulaşıkları yıkarken çocuklar oyun oynadılar.

I will go to Europe as soon as I save enough money.

--Yeterli para biriktirir biriktirmez Avrupa’ya gideceğim.

By the time she arrived there, she had been on road for 8 hours.

--Oraya vardığında 8 saattir yoldaydı.

You can go out after you finish your homework.

--Ödevini bitirince dışarı çıkabilirsin.

Scarcely had we started watching the movie when they came.

--Onlar geldiğinde filmi izlemeye henüz başlamıştık.

Since she left her husband, she has been too happy.

--Kocasından ayrıldığından beri çok mutlu.

As, you go please ttake the box too.

--Giderken kutuyu da al lütfen.

Yer Belirten Zarf Cümlecikleri

Yer belirten zarf cümlecikleri “where, wherever, as near as, as far as” gibi yer ifadeleri kullanılarak kurulur.

He cannot go wherever he wants.

--O istediği her yere gidemez.

I will escape as far as I can.

--Kaçabildiğim kadar uzağa kaçacağım.

They didn’t find him where they expected.

Onu umdukları yerde bulamadılar.

You should stand as near as you can.

--Olabildiğiniz kadar yakında durmalısınız

My parents find me wherever I am.

--Nerede olursam olayım annebabam beni bulur.

Tavır, Davranış, Tarz Belirten Zarf Cümlecikleri

İngilizce’de bu gruptaki zarf tümlecikleri manner başlığı altında incelenir ve eylemin ya da eylemi yapan kişinin tavrını ya da tarzını belirtir ve “as, in that, how, as if , as though” ile birlikte ifade edilir.

You look as if you are crazy.

--Çıldırmış gibi bakıyorsun.

He should behave as how he feels.

--Nasıl hissediyorsa öyle davranmalı.

I’m hungry as if I haven’t eaten anything for days.

--Günlerdir hiçbir şey yememiş gibi açım.

They behave well towards Ayça as though they love her very much.

--Ayça’ya onu çok seviyorlarmış gibi iyi davrandılar.

Deniz tried to sing the song as her best singer did.

Deniz şarkıyı en sevdiği şarkıcının söylediği gibi söylemeyi denedi.

Sonuç / Etki Anlatan Zarf Cümlecikleri

İki cümle arasında etki ya da sonuç bakımından bir ilişki var ise “so........ that, such........ that, so” kullanılarak iki cümle birbirine bağlanır.

I worked so hard that I couldn’t rest all night.

--O kadar çok çalıştım ki tüm gece uyumadım.

Leyla gives such good examples that you understand the subject.

--Leyla o kadar güzel örnekler verir ki konuyu hemen anlarsın.

He wants to go holiday, so he rsigned

--Tatile gitmek istiyor bu yüzden işten ayrıldı.

Amaç ve Sakınma Anlatan Zarf Cümlecikleri

İki cümle birbirine amaç ve sakınma ilişkisi var ise “in order that, so that, lest, for fear that, in case” kullanılarak birbirine bağlanılır.

He reminded me for fear that I would forget the file.

--Dosyayı unuturum korkusuyla bana hatırlattı.

You should wear your coat in case it is cold.

--Soguk olma ihtimaline karşılık ceketini giymelisin.

I will buy some food so that I can cook for the guests.

--Yiyecek alacağım ki misafirlerime yemek pişirebiliyim.

They calls us in order that they hear the news.

--Haberleri ögrenebilmek için bizi ararlar.

Neden Anlatan Zarf Cümlecikleri

Yan cümlecik ana cümleyi neden bakımından niteliyorsa yan cümlecik ana cümleye “because, since, as, for seeing that, now that, due to, due to the fact that, owing to the fact that, on account of, because (of)” bağlanır.

Because she was young, she was inexperienced.

--Çok genç olduğu için deneymsizdi.

Günce doesn’t go to that hospital since it is so far.

--Uzak olduğu için Günce o hastahaneye gitmiyor.

He must sleep, for it is too late.

--Çok geç olduğu için uyuması gerekiyor.

Due to the fact that they will marry, their families should get on well, too.

--Evlenecekleri için aileleri de iyi anlaşmalı.

Devamını Oku

Ettirgen Cümleler - Causative

ETTİRGEN CÜMLELER - CAUSATIVES

Ettirgen cümleler herhangi bir işin bir başkası tarafından yapıldığını veya yapılacağını ifade ettiğimiz cümlelerdir. Bu cümlelerde işi yaptıracağımız kişiyi söyleyebiliriz de söylemeyebiliriz de. Örneğin “Evi Ayşe’ye temizlettim.” cümlesinde temizletme işini yaptırdığımız kişi de vardır. Oysa “Evi temizlettim.” cümlesinde işi yapan kişiden bahsetmiyoruz.

İngilizce’ de 4 temel fiille ettirgen cümleleri yapabiliriz. Bu fiiller: “have, make, get ve let”’ tir.

I- Yaptıracağımız kişiyi belirtiyorsak have, make, get ve let’ ten sonra yaptıracağımız kişiyi(özneyi) ve fiili getiriyoruz.

Ayşe’ ye evi temizlet. - Have Ayşe clean the house.

Arabanı Ahmet’e tamir ettir. – Make Ahmet fix your car.

Raporu sekretere yazdır. – Get the secretary to write the report. ( sadece get kullanırken özneden sonra “to” kullanmalısınız.)

II-Yaptıracağımız kişiyi belirtmiyorsak bu fiillerden sonra nesneyi ve fiilin 3. halini getiriyoruz.

Saçlarını kestir. – Have your hair cut.

Evini boyat. – Get your house painted.

Sonuçları incelettir. – Make the results examined.

“Let” anlam olarak diğer üçünden farklı bir konuma sahiptir. Bırak, izin ver anlamında kullanılır. Fiil her zaman birinci halinde kullanılır.

Bırak yaşlı adama yardım edeyim. -Let me help the old man.

İzin ver haberler onlara ulaşsın. – Let the news reach them.

Have: sorumluluk verme ve ikna etme durumlarında kullanılır.Para vererek veya bir organizasyon içerisinde de diyebiliriz.

Tamirciye frenleri kontrol ettir. – Have the mechanic control the brakes.

Get: inandırma veya kandırma durumlarında kullanılır.

Kardeşinin ilacı almasını sağla. - Get your brother to take the medicine.

Make: zorlama, baskı, ısrar durumlarında kullanılır.

I made Ali study yesterday.

  • make fiili duygusal olaylarda da kullanılır.

Beni mutlu ediyorsun. – You make me happy.

Let: izin verme durumlarında kullanılır.

İzin ver gideyim. “Let me go.”
Devamını Oku

İSİM CÜMLECİKLERİ – NOUN CLAUSES

İSİM CÜMLECİKLERİ – NOUN CLAUSES

Cümle içerisinde özne veya nesneyi bir cümlecikle açıkladığımız cümleciklerdir. 2 farklı kullanımları vardır.

-Nesne Olarak Kullanımları-

  1. THAT: genelikle -ğını,-ğini ile bağladığımız cümleciklerde kullanırız.

You know that she is tired. – Yorgun olduğunu biliyorsun.

Bu örnekte gördüğünüz üzere neyi biliyorsun diye sorduğumuzda aldığımız cevap olan nesnemiz bir kelime değil bir cümleciktir. İşte bu cümleciklere isim cümleciği denir. That kullanımı tercihe bağlıdır, dilerseniz kullanmayabilirsiniz.

I can understand that you won’t be always with me. – Her zaman benimle beraber olmayacağını anlıyorum.

Will you confess that you are guilty? – Suçlu olduğunu itiraf edecek misin?

I think that you should support you brother. – Bence kardeşini desteklemen gerekir.

  1. IF / WHETHER: genellikle -ıp ıpmadığını, -ip –ipmediğini ile bağladığımız cümleciklerde kullanırız.

Everybody asked if you could help. – Herkes senin yardım edip edemeyeceğini sordu.

They are asking if Murat is available. - Murat’ ın müsait olup olmadığını soruyorlar.

We must ask if they are ready. - Hazır olup olmadıklarını sormalıyız.

Whether kullandığımız zaman cümlenin sonunda “or not” kullanırız.

Will you tell us whether you can join the meeting or not? - Toplantıya katılıp katılamayacağını bize söyler misin?

He wants to learn whether there is a party today or not. – Bugün parti olup olmadığını öğrenmek istiyor.

  1. SORU KELİMELERİ: eğer cümleciği soru kelimeleri ile açıklamak istersek o zaman that, if ve whether yerine soru kelimesi kullanırız. Burada dikkat etmeniz gereken cümleciğin soru cümlesi şeklinde yapılmaması gerekliliğidir.

I don’t know what they want to say. – Ne söylemek istediklerini biliyorum.

May I ask when the celebratin is? – Kutlamanın ne zaman olduğunu sorabilir miyim?

I will show you where the shopping mall is. - Alışveriş merkezinin nerede olduğunu sana göstereceğim.

They haven’t decided which teacher is better. – Hangi öğretmenin daha iyi olduğuna karar vermediler.

Can you explain who are in the project? – Projede kimlerin olduğunu açıklar mısın?

You must ask whose friend is lost. - Kimin arkadaşının kayıp olduğunu sormalısın.

You have no idea why I am angry. – Neden sinirli olduğum hakkında hiç bir fikrin yok.
Devamını Oku

Sıfat Cümlecikleri - Relative Clause

SIFAT CÜMLECİKLERİ

Sıfat cümlecikleri isimleri açıklamak için kullandığımız cümlelerdir. Bu cümlecikleri who, which, that, whom, whose, where, when ve why zamirleriyle birlikte kullanabildiğimiz gibi bazen de hiçbir zamir kullanmaksızın oluşturabiliriz.

Öncelikle Türkçe’ de isimden once kullanılan sıfat cümleciklerinin İngilizce’ de isimde sonra kullanıldığını bilmelisiniz.

Örneğin “konuşan kız” İngilizce’ de “the girl who is speaking” olarak ifade olur.

İnsanları açıklarken who, whom veya whose kullanılır.

WHO

Kitap okuyan çocukların hayal dünyaları daha zengin olur.

Bu cümlede çocukların hangi çocuklar olduğunu belirtmek için sıfat cümleciği kullanılmış . İşte bu sıfat cümleciğini İngilizce’ de who zamiri yardımıyla kurarız.

The children who read a book have richer imagination world.

My mother, who is an English Language teacher, has written GulumseSmile. – İngilizce öğretmeni olan annem GulumseSmile kitabını yazdı.

The man who is waiting over there is asking the results. – Şurada bekleyen adam sonuçları soruyor.

WHOM

Eğer bir insanı açıklarken başka bir özne kullanıyorsak sıfat cümleciğini whom ile kurarız.

The student whom the teacher is shouting is very naughty. – Öğretmenin bağırdığı öğrenci çok yaramaz.

Burada öğrenciyi açıklarken başka bir özne olan öğretmeni kullandık.

Do you know the boy whom Deniz is talking? – Deniz’ in konuştuğu çocuğu tanıyor musun?

Is there anyone whom I can consult? Danışabileceğim birisi var mı?

Başka özne ile kurduğumuz sıfat cümleciklerinde whom zamirini kullanmayabiliriz.

My friend you met in my house lives in Bursa. – Evimde tanıştığın arkadaşım Bursa’ da yaşıyor.

A barometer is an instrument which can measure atmospheric pressure. – Barometre atmosfer basıncını ölçebilen bir araçtır.

WHOSE

Eğer sıfat cümleciğini bir iyelik zamiyle oluşturacaksak “whose” kullanılır.

“ Whose” nesneler için de kullanılabilir.

The girl is looking for you. Her bag is purple. (Kız seni arıyor. Onun çantası mor.)

The girl whose bag is purple is looking for you. (Çantası mor renkli olan kız seni arıyor)

I met a man. His wife works in the hospital.

I met a man whose wife works in a hospital. (Eşi hastahanede çalışan bir adamla tanıştım.)

I find a wallet whose colour is grey. (Rengi gri olan bir cüzdan buldum.)

THAT

İnsanlardan bahsederken “that” kullanılrak da sıfat cümlecikleri kurularabilir. “That”in kullanım olarak “who”dan tek farkı “who”nun sadece insanlar için, “that”in ise canlı ve cansız varlıklar için kullanılabilmesidir.

I saw a woman that wears a red summer dress in the midst of the winter.

(Kışın ortasında kırmızı yazlık bir elbise giymiş bir kadın gördüm.)

She helped an old man. He is 87 years old.

The old man who(m)/that she helped is 87 years old.

(Yardım ettiği yaşlı adam 87 yaşında.)

Cansız varlıkları ve hayvanları açıklarken “which” ve “that” kullanılır. İyelik zamiriyle oluşturulacak cümlelerde ise “whose” ve “of which” kullanılır.

WHICH / THAT

This is the movie which/that I like most. (Bu en sevdiğim film.)

The story which you’ve written is brillant. (Yazdığın öykü muhteşem.)

The monkey that we saw in the zoo fled from the zoo. (Hayvanat bahçesinde gördüğümüz maymun kaçmış.)

WHOSE / OF WHICH

Cansız varlıkların ya da hayvanların sahip oldukları şeylerden bahsederken bilindik iyelik zamiri yerine of which ya da daha nadiren whose kullanırız.

The cat whose tail is cut seems a bit crazy. (Kuyruğu kesilen kedi biraz çılgın görünüyor.)

Birds of which sounds are beautiful are very valuable. (Sesleri güzel olan kuşlar çok değerli)

The luggage of which weight is over 25 kilos will not be accepted. (Ağırlığı 25 kilodan fazla olan bagaj kabul edilmeyecek.)

Zaman, yer ve neden bildiren sıfat cümleciklerinde ise zaman için “when”, yer için “where”, ve neden cümlecikleri için “why” kullanırız.

WHEN

Zaman bildiren isim öbeklerinin tanımlanmasında “when” ya da duruma göre “in which”, “at which” ya da “on which” kullanılır.

Yesterday was the day when/on which we met first time. (Dün buluştuğumuz ilk gündü.)

She said that she didn’t forget the year when/in which the earthquake caused great damage.

(Deprem büyük yıkıma sebep olduğu yılı unutmadığını söyledi)

Ali went to the cinema last night when/at which the letter came.(Mektubun geldiği gece Ali sinemaya gitmişti.)

WHERE

Yer bildiren isim öbeklerinin sıfat cümlecikleri “where” ” ya da duruma göre “in which”, “at which” ya da “on which” kullanılarak oluşturulur.

A cinema is a place where/at which you can see films. (Sinema film izleyebileceğiniz bir mekandır.)

The city where/in which you stayed last summer is the very interesting choice.(Geçen yaz kaldığın şehir çok ilginç bir tercihti.)

The picture is on the wall where/on which there is a huge mark. (Resim üzerinde kocaman bir iz olan duvarda asılı.)

WHY

Neden bildiren yan cümleciklerde “why”, “the reason why” kalıbıyla ya da “the reason for which” kalıbıyla birlikte kulanılır.

He knows the reason why she doesn’t want to marry. (Onun neden evlenmek istemediğini biliyor.)

I cannot find the reason why/the reason for which teachers don’t give high marks to the students. (Ögretmenlerin neden ögrencilere yüksek notlar vermediğini bulamıyorum.)

You should tell the reason why you cannot help us. (Bize neden yardım edemediğini anlatmak zorundasın.)
Devamını Oku

Aktarma Cümleleri - Reported Speech

  • Aktarma Cümleleri - Reported Speech

    Reported speech

    Kendi görüşümüzü desteklemek için çoğu zaman bir konuda kendi fikirlerimizle birlikte başkalarının görüşlerini de anlatırız. Ya da daha basitçe sadece bir başkasının söylediğini aktarırız. Buna reported (bildirmek, anlatmak, söylemek) ya da indirect (doğrudan olmayan) speech, yani aktarılmış konuşma diyoruz.

    Duyduklarımızı nadiren aynı kelimeleri kullanarak anlatırız, genelde olayı özetler, asıl fikri veririz.

    Genellikle zamanı değiştiririz.

    Eğer aktarılan eylem geçmişte yapılmışsa, cümle geçmiş zaman olur. Bu kalıp genellikle aktarılan cümlede kullanılan zamandan bir önceki geçmiş zaman kullanılarak ifade edilir.

    · He said it was rainig. ( Yağmur yağdığını söyledi.)

    · Duygu said she went school everyday. (Duygu her gün okula gittiğini söyledi.)

    · Özge said she liked cats. ( Özge kedileri sevdiğini söyledi.)

    Eğer aktarılan eylem geniş zaman, yakın geçmiş zaman ya da gelecek zamanla ifade ediliyorsa aktarılan cümleden kullanılan zaman aynı kalır, değişmez.

    · He says it is raining. (Yağmur yağdığını söylüyor.)

    · Duygu has said she goes school every day. (Her gün okula gittiğini söylemişti.

    · Özge will say that she likes cats. ( Kedileri sevdiğini söyleyecek.)

    Eğer aktarılan eylem genelgeçer bir olayı anlatıyorsa, aktarılan cümle geniş zamanla ifade edilir.

    · Scientists say that global warming is dangerous. (Bilimadamları küresel ısınmanın tehlikeli olduğunu söylüyor.)

    Zaman zarfları ve zamirlerin değiştirilmesi

    Konuşma aktarılırken, zamirin cümlede geçen nesne ile uyumlu hale gelebilmesi için zamiri de değiştirmek gerekir.

    · Esra saidI want to earn my own money.” (Esra : “Kendi paramı kazanmak istiyorum.” dedi. ) è Esra said she wanted to earn her own money.(Esra kendi parasını kazanmak istediğini söyledi.)

    · Ali said: “My wife went with me to the show.” ( Ali: “Eşim şova benimle gitti.”) è Ali said his wife had gone with him to the show. ( Ali eşinin şova onunla gittiğini söyledi.

    Konuşulan anı; geniş zaman, geçmiş zaman veya gelecek zamanla uyumlu hale getirmek için zaman zarflarını da değiştirmek gerekir.

    · Esra said: “I went to school yesterday.”(Esra: “Dün okula gittim.” dedi. è Esra said that she had gone to school the previous day. (Esra dün okula gittiğini söyledi.)

    · Ali said: “My wife went with me to the show yesterday.” è Ali said his wife had gone with him to the show the previous day.


  • Aktarım Cümleleri - Reported Speech

    Bir kişinin doğrudan söylediği sözleri başkalarına aktarırken aktarım cümlelerini kullanırız. İngilizce’de doğrudan anlatımla söylenen ifadeler farklı zamanlar kullanılarak başkalarına aktarılabilirler. Aktarım cümleleri “say, tell, ask” filleri ile kurulur.

    “I’m going to school.” (Okula gidiyorum.)

    She says that she is going to home. (O okula gideceğini söylüyor)

    She said that she was going to school. (O okula gideceğini söyledi.)

    Aktarım cümleleri yapılırken doğrudan söylenen ifadelerdeki kişi zamirleri ve zamanlar değişime uğrayabilir.

    1. “My mother lives in İzmir”. - present simple

    (Annem İzmir’de yaşıyor)

    She said that her mother lived in İzmir. – simple past

    (Annesinin İzmir’de yaşadığını söyledi)

    2.“I’m going to the cinema”. - present continuous

    (Sinemaya gidiyorum.)

    He said that he was going to the cinema. – past continuous

    (Sinemaya gidiyor olduğunu söyledi)

    3.“I went there twice”.– simple past

    (Oraya iki kez gittim.)

    David said that he had been there twice. - past perfect

    (David oraya iki kez gittiğini söyledi.)

    4.“I’ve just seen her”. –present perfect

    (Onu az önce gördüm)

    She told me that she had just seen her. –past perfect

    (Onu az önce gördüğünü söyledi)

    5.“Will you be there tomorrow ?”–future

    (Yarın orada mı olacaksınız?)

    The child asked that if we would be there the day after. –conditional

    (Çocuk yarın orda mı olacağımızı sordu.)

    Ancak ana fiil olan “ask, tell ve say” geniş zamanda kullanılırsa aktarılan ifadenin zamanı değişmez.

    “I’m working now.” – present continuous

    She says she is working now. – present

    Ayrıca aktarım yapılırken ifadeyi tırnak içinde yazacaksak doğrudan söylenen ifadede hiçbir değişiklik yapılmaz.

    “My car is new.” (Benim arabam yeni.)

    Aylin said: My car is new. (Aylin, “Benim arabam yeni” dedi.)

    Aktarım Cümlelerinde Zaman Değişimleri:

    Present simple

    “I like going out at nights.” (Geceleri dışarı çıkmayı severim.)

    Past Simple / Present Simple

    I said that I like/liked going out at nights. (Geceleri dışarı çıkmayı sevdiğimi söyledim.)

    Present continuous

    “Ayşe is doing her homework.” (Ödevini yapıyor.)

    Past continuous

    Her mother told me that she was doing her homework.. (Annesi bana Ayşe’nin ödev yaptığını söyledi)

    Present perfect

    “They has just gone.” (Az önce gittiler)

    Past perfect

    Somebody told me that they had just gone. (Biri bana az önce gittiklerini söyledi)

    Past simple

    “We arrived here 3 hours ago.” (3 saat önce buraya vardık)

    Past perfect

    They said that they had arived there 3 hours before. (Oraya 3 saat önce vardıklarını söylediler.)

    Future

    “I will be there in an hour.” (1 saat içinde orda olurum.)

    Condtional

    She told us that she would be here in an hour. (Bize 1 saat içinde burada olacağını söyledi.)

    Present perfect continuous

    I’ve been writing since morning.” (Sabahtan bu yana yazı yazıyorum.)

    Past perfect continuous

    Ali said that he had been writing since morning. (Ali sabahtan beri yazı yazdığını söyledi)

    Eğer asıl fiil zaten geçmiş zaman belirtiyorsa, aktarım cümlesinde aynı kalabilir ya da past perfect tense’e dönüştürülebilir.

    “She was late.”

    The boss said that she was / had been late.

    Eğer asıl fiil zaten past perfect tense’te kullanılmış ise aktarım cümlesinde değişmez aynı kalır.

    “He had already called you.” (Seni zaten aramıştı)

    I said that he had already called you. (Seni zaten aramıştı dedim)

    Eğer direkt söylenen cümle genelgeçer bir doğruyu ya da kuralı anlatıyorsa aktarım cümlesinde zaman değişikliği olmaz

    “The earth is a planet.” (Dünya bir gezegendir.)

    The teacher told us that the earth is a planet. (Ögretmen bize dünyanın bir gezegen olduğunu anlattı.)


  • Emir / Öneri Aktarım Cümleleri – Reported Commands / Suggestions


    İngilizce’de emir ve ricalar to-infinitive / not to-infinitive ya da verb+ing formuyla aktarılır. Emir cümlelerinin aktarımında “said, tell, order” gibi fiiler kullanılır. Öneri cümlelerinin aktarımında ise “suggest, offer, ask” gibi fiiller kullanılır.

    “Clean the kitchen, please.” (Mutfağı temizle lütfen.)

    The woman ordered the maid to clean the kitchen. (Kadın hizmetçiye mutfağı temizlemesini emretti)

    “Come with me.” (Benimle gel.)

    She told me to go with her. (Bana onunla gitmemi söyledi)

    She told me going with her.

    “Let’s go dance” (Hadi dansa gidelim)

    He suggested to go dance.

    He suggested going dance.

    “Don’t look at me like this.” (Bana böyle bakma.)

    Can told me not to look him like that. (Can ona öyle bakmamamı söyledi)

    “Leave the girl alone.” (Kızı yalnız bırak)

    The woman ordered the strange man to leave the girl alone. (Kadın, tuhaf adama kızı yalnız bırakmasını emretti)

    “You had better take a pain-killer.” (Bir ağrı kesici alsan iyi olur)

    She suggested me to take a pain-killer. (Bir ağrı kesici almamı önerdi)


  • Soru Aktarım Cümleleri –Reported Questions:

    İngilizce’de soru cümleleri aktarılırken “ask” fiili ve wh- ile başlayan soru kelimeleri kullanılır. Yardımcı fiillerle sorulan evet/hayır soruları ise ask” fiili ve if/whether yapısıyla aktarılır.

    Where are you going?” (Nereye gidiyorsun?)

    My father asked me where I was going. (Babam nereye gittiğimi sordu)

    What is his name?” (Onun adı nedir?)

    Aylin asked what his name is. (Aylin onun adının ne olduğunu sordu.)

    “Did you go to the concert last night?” (dün gece konsere gittiniz mi?)

    they asked if / whether we had gone to the concert previous night. (Dün gece dansa gidip gitmediğimizi sordular.)

    “ Were you at school yesterday?” (Dün okulda mıydın?)

    I asked you whether you were at school in the previous day. (Sana dün okulda mıydın diye sordum.)


  • Aktarım Cümlelerinde Zaman Zarfları - Time Adverbs in Reported Speech

    Aktarım Cümlelerinde Zaman Zarfları

    Doğrudan ifade edilen cümlelerde kullanılan zaman zarfları dolaylı anlatımdaki aktarım cümlelerinde değişikliğe uğrar.

    Direct speech Reported Speech

    Today that day

    Tonight that night

    Now then

    Tomorrow the day after

    Yesterday the day before

    Last night the previous night

    Last week/year/month the previous week/year/month

    Two days /weeks/years ago two days/weeks/years before

    a)“I called you 3 hours ago.” (Seni 3 saat önce aradım)

    Rüya said she had called me 3 hours before.( Beni 3 saat önce aradığını söyledi)

    b)“Çağlar’s girlfriend was there last summer”. ( Çağlar’ın kız arkadaşı geçen yaz ordaydı.)

    My mother told me that Çağlar’s girlfriend had been there the previous summer.

    (Annem Çağlar’ın kız arkadaşınn geçen yaz orda olduğunu söyledi.)

Devamını Oku