1- Bir grup veya genellikle azınlıkta olan bir grubun kendi kültürlerinden farklı hakim bir kültür tarafından özümlenmesi ve kendisine benzetilmesi. Buna eskiden "temsil", günümüzde İse "özümsenme" denmektedir.
2- Bir grup ve azınlığın başka bir kültür içinde kendini eritmesi ve ona benzemesi. Bu anlamda Önceleri "temessül" bu gün ise "Özümseme "kelimeleri kullanılmıştır.
Asimilasyonun, biyoloji, fizyoloji, botanik, jeoloji, etnoloji, sosyoloji, psikoloji ve felsefede çok geniş bir kullanım alanı vardır. Biyolojideki anlamı kavramın anlaşılması bakımından oldukça açıktır. Bir organizmanın aldığı besini organik hale getirerek kendine mal etmesi, özümsemesidir. Herhangi bir besinin organizma içinde eriyerek onun organik yapısı ile birleşmesi ve ona benzemesine de Özümsenme denir. Etnolojideki anlamı da şudur: Hakim bir topluluğun, kendisinden farklı bir topluluğu bünyesinde eritmesi ve kendine benzetmesi. Sosyolojide de, bir toplumun kültür bakımından kendisinden farklı bir toplum haline dönüşmesine "özümsenme"; bir rolümün kültür bakımdan kendisinden farklı bir toplumu kendi yapısına dönüştürmesine de "özümseme" denir.
Bu üç bilim alanında kazandığı anlamlar dikkate alınarak asimilasyonda iki temel hususun olduğu söylenebilir. Biri hakim bir toplum veya kültür, diğeri ona benzemek isteyen veya benzetilmek istenen kişi yahut toplum. İnsanlar veya toplumlar durup dururken bir başka toplum yahut kültüre benzemek istemez, onu kendisi için ideal bir toplum ve kültür olarak tanımaz. Bilindiği gibi, her toplum, bütün problcmlcrinikendi kültürel yapısına göre halletmeye çalışır. Öyle bir an gelir ki, kendi kültürü problemlerini çözmek için yeterli olmaz. O takdirde yetişmiş, eğitim görmüş, kültürünü çok İyi bilen İnsanlar vasıtasıyla kendi kültürünü yeniden yorumlamak, yahut başka kültürlerden ihtiyaçlarını karşılayacak unsurlar alıp onu kendi kültür potası içinde eritmek (a-similc etmek) suretiyle problemlerine çare bulmak yoluna gidilir. Şayet bunlar mümkün olmazsa, her geçen gün çoğalan problemler karşısında bunalan toplumdaki unsurlar kendi kültürlerinin artık işe yaramadığını, sosyal problemlerini çözmek için o dönemde hakim bir kültürü benimsemek gerektiğini düşünerek, yahut da hakim dış güçlerin baskısıyla -ki bu daha ziyade sömürge veya sömürgeleşmeye elverişli ülkelerde olur- o hakim kültürü, kendi kültürüyle uyuşup uyuşmadığına bakmaksızın iktibas etmeye (almaya) çalışacaktır. Bilindiği gibi her kültürel unsurun gerisinde bir manevi yapı vardır. Kültürel unsurlar ancak onlara dayanarak bir değer ifade eder, kendi kültürel bülünlüğü İçinde bir fonksiyon yerine getirir. Yani her kültürel unsur, temelindeki manevi yapı dikkate alınmadan iktibas edilirse, yeni kültür ortamında, ya yerli unsurlarla uyuşamadığından ya da ona gerçek fonksiyonunu yerine getirme imkanı veren manevi cephesi benîmsenmediğinden toplum tarafından kabul edilmeyebilir. Bunun farkında olan hakim küllür mensupları toplumdaki muhalefeti kırmak, reddedilmeyi önlemek, başka bir
yaklaşımla o toplumu hakim kültürün potası içinde eritmek amacıyla iki asimilasyon safhası takip ederler; 1- Alıştırma safhası. 2- Telkin safhası. Birinci safhada, yabana kültür unsurları, yerli kültürel değerler arasında farkettiril-meden takdim edilir. Örtük bir biçimde yerli kültürel değerler arasında farkettirilmeden takdim edilir. Örtük bir biçimde yerli kültürel değerlerin demode olduğu, zamanının ihtiyaçlarını karşılamadığı, yeni birşeyler aramak gerektiği anlatılır. Milli ve manevi değer ve şah-siyetleryeryerküçümsenir, hakir görülür, haklarında uydurma hikayeler yayılır. Hedef, toplumu onlardan soğutmak ve yabana kültüre hayranlık uyandırmaktır. Bu safhada eğitim kurumlarından ve kitle iletişim araçlarından azami ölçüde yararlanılır.
Alıştırma safhası başarıyla tamamlandıktan sonra telkin safhasına geçilir. Toplum artık kendi kültürünü beğenmemekte, onun sosyal problemlerine çare bulamayacağına inanmakta ve hakim kültürün bu işi yapabileceğine kanaat getirerek ona karşı hayranlık duymaktadır. Bu dönemde, milli-dini değerler ve kahramanlar açıktan açığa kötülenir, çağdışı ilan edilir. Bir zamanlar Peygamberimize "çöl bedevisi", Kur'an'a "çöl kanunu" denmesi o dönemin açık belirtileriydi. Telkin safhasında muhalif unsurlar bertaraf edildiğinden, yerleştirilmek istenen hakim kültür karşısında herhangi bir güç kalmaz. Yabancı kültür ve toplum yapısı gelip yerleşir. Asimilasyon burada tamamlanmış olur. Tam asimilasyon topluluğa yeni katılan üyelerin öncekilerden ayırdedi-lemeyecek bir hale gelmesiyle gerçekleşecektir.
İzzet ER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.