30 Aralık 2009 Çarşamba

AVRUPA TOPLULUĞU, AVRUPA TOPLULUĞU NEDİR, AT

Müttefiklerin Nazi Almanyası karşısındaki zaferinden sonra Avrupa yaralı ve çökmüş bir durumdaydı. Savaşta iki gerçek galip vardı: ABD ve SSCB. Bu iki süper güçten her biri Avrupa'yı kendi tarafına çekme gayreti içindeydi.Öte yandan Afrika ve Asya'da savaştan etkiIcnmiş, savaştan sonra da bağımsızlık çabası içine girmiş ülkeler vardı. ABD Avrupa'nın imarına katkıda bulunmak amacıyla Marshall Yardımını Örgütlemişti. Bu yardımdan azami istifadeyi sağlamak amacıyla, Avrupa ülkeleri­nin de bir araya getirilmesi gerekiyordu. Bu amaçta 1948 yılında Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı kuruldu. (OEEC)

19 Eylül 1946'da Nazizme karşı önemli mü­cadele veren İngiltere Başbakanı Winston Churchill Zürih'tcki konuşmasında Avrupa Birleşik Devletleri kurulması hususunda bir çağrıda bulundu ve yıkılmış Avrupa'nın imarı­nı ve yaralarını sarmayı gündeme getirdi.

Fakat bugünkü Avrupa Topluluğu'nun çekir­deği Jean Manet'in görüşlerinden de esinlene­rek Fransa Dışişleri Bakanı Robcrt Sclıu-man'ın Avrupa ülkelerine çağrısıyla başlayan görüşmeler sonucu 18 Nisan 1951 yılında Pa­ris Aıulaşması'nm imzalanmasıyla Avrupa Kö­mür ve Çelik Birliği (EuropcnCoal and Steel Communky)'nin kurulmasıyla ortaya çıkmış­tır. Schuman'ın çağrısı savaş sanayiinin ana hammaddeleri olan kömür ve çeliğin uluslar üslü bir otoritenin yönlendirmesiyle kullanımı­nı öngörüyordu. Eğer çağrı cevabını bulursa, çağrıya olumlu cevap veren ülkeler ilerde sa­vaş sanayilerini birbiri aleyhine geliştirme du­rumunda kalmayacaklardı. Öyle de oldu; Fransa'dan gelen bu çağrıya altı Avrupa ülke­si olumlu cevap verince Avrupa Kömür ve Çe­lik Birliği Paris Antlaşmasıyla kurulmuş oldu. Antlaşma, üye ülke parlamentolarınca da onaylandı. Bu ülkeler Federal Almanya, İtal­ya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Luxem-burg'dur. Antlaşma kömür ve çeliğin ortak pa­zarının yönelimini Yüksek Otoriteye (Hİgh Aulhorily) bırakmıştı. Bu kurum uluslar üs­tüydü. Çünkü fonksiyonlarını icra ederken üye ülkelerden hiçbirinin görüşüne başvurma­yacaktı. Antlaşmanın metninde Yüksek Otori-te'nin yetkileri açıkça belirtilmişti.

Avrupa'da Kömür ve Çelik Bİrliği'nden son­ra da yeni birlik planlan yapılagelmiijlir. Bun­lardan biri Avrupa Savunma Topluluğu, diğe­ri ise Avrupa Siyasi Topluluğu'dur. 1952'den sonra gündeme giren bu topluluk planlarının temelinde Rusya'nın Avrupa ve Almanya üze­rindeki bölme çabaları ve bunda da başarıya ulaşması yatmaktadır. Bir yandan Doğu Avru­pa ülkelerinin SSCB'nİn uydusu duruma gel­mesi, öte yandan Berlin'in bölünmesi Rusya ile ilgili endişeleri artırmıştır. Entegre Avrupa Kuvveti, ortak bir dış politika olmadan düşü­nülemezdi. Bunun için Avrupa Kömür ve Çe­lik Birliği padementer Asamblesi politik bir topluluk kurmak amacıyla bir plan hazırla­mak üzere toplantıya çağrıldı. Fakat bu çaba­lar Fransa'da meclisin reddiyle karşılaşınca akim kaldı.

Allıların Birleşik Avrupa kurma çabaları bundan sonra da devam etti. 1-2 Haziran 1955'tcMesina'da Dışişleri Bakanları toplantı­sı düzenlenerek, Avrupa'nın dünyadaki rolü­nü korumak, eski nüfuzuna kavuşturmak ve halklarının hayat standardını istikrarlı olarak yükseltmek amacında olduklarını İlan ettiler. Fakat askeri sahada geçirmiş oldukları başarı­sızlık tecrübesi, onların çabalarının ekonomik alana kaymasına neden oldu. 29 Mayıs 1956'da Dışişleri Bakanlarının Venedik'te yap­tıkları ve daha çok ekonomik entegrasyonun ağırlık kazandığı görüşmelere Altılar dışında­ki diğer Avrupa ülkelerinin de katılması arzu edilmekteydi. İngiltere bir serbest ticaret birli­ğine taraf olmak islediğini açıklayarak bu eko­nomik birlik çağrısına katılmadı. Fakat bu ara­da 13 Şubat 1957 yılında OEEC çerçevesinde serbest ticaret sahası görüşmeleri başlatıldı. Bu müzakerelere de bu defa Altılardan katı­lan olmadı. 25.3.1957 tarihine gelindiğinde Al­tılar Roma'da çabalarının ürününü aldılar ve Roma Antlaşmalarını imzaladılar. Roma Ant­laşmaları iki topluluğu birden kurmuştur. Bunlardan biri Avrupa Ekonomik Topluluğu (European Economic Communîty: EEC) di­ğeri ise Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (E-uropean Atomic Energy Communiiy Euro-tom). Böylece Altılar arasında üç antlaşma im­zalanmış oluyordu. Bu üç antlaşma da Avrupa Topluluğu'nun anayasasını oluşturuyordu.

Allıların imzaladığı bu üç Antlaşmanın da te­mel amacı, ekonomik gelişmeyi ve genişleme­yi sağlamak, hayat standardını yükseltmek ve daha da önemlisi Avrupa halklarının politik bütünlüğünü sağlamaktır. Fakat EEC anlaş­masının daha Özel amaçları da vardır. Ve bun­lara Antlaşmadan hemen sonra ulaşılması amaçlanmıştır. Bunlardan biri bir gümrük bir­liği oluşturarak malların tarife ve kota engeliy­le karşılaşmadan ülkeler arasında serbestçe hareket etmesini sağlamak, diğeri emeğe, ser­mayeye ve hizmetlere ülkeler arasında serbest dolaşım hakkı tanıyarak bir ortak pazar kur­maktır. Bunların da ötesine taşarak tarım, taşı­ma ve rekabette ortak politikalar belirlemek, hukukun harmonİzasyonunu sağlamak, sosyal politikaları uyumlaştırarak bir ekonomik bü­tünlük olmaktır.Euraton (EAEC) da bazı Özel amaçlara sa­hiptir. Nükleer enerjinin barışçı amaçlarla ve ortak olarak geliştirilmesi bunların başında gelmektedir.

Avrupa Ekonomik Topluluğu Antlaşmala­rından birkaç yıl sonra l.L1959'da ilk gümrük indirimi sağlandı ve bu tarihten başlayarak or­tak gümrük tarifesi de kurulmağa başlandı. Bu gelişmeler olurken, dışarıdan talepler gel­meye başladı. 8.6.1959'da Yunanistan, 31.7.1959'da Türkiye ortaklık antlaşması yap­mak üzere AET'ye başvurdular.

Altılardan büyük ülkelerin gözü, başından beri politik işbirliğinde yatıyordu. Bunun için Şubat 1961'de bir zirve toplantısı düzenlediler ve bu danışma toplantılarının devamını karar­laştırdılar. 2 Kasım 1961'de, oluşturulan komi­teden bir plan çıktı, ama bu plana küçük ülke­ler yanaşmadı. Çünkü büyük ülkelerle politik bir işbirliğinde bu ülkelerin esnekliklerini kay­bedecekleri inancı vardı. Fransa gibi büyük ül­keler ise daha istekli görünüyorlardı. Ama so­nuç yine başarısızlıktı.

Bu arada Avrupa Topluluklarının cazibesi­nin gittikçe anması önce Danimarka ve İrlan­da, peşinden İngiltere ECSC, EEC ve EA-EC'den oluşan topluluklara üye olmak için başvurdular. Yani Avrupa değişiyor ve yeni boyutlar kazanıyordu. Bu üç ülkenin başvuru­su etkisini hemen gösterdi ve Norveç 30 Nisan 1962'de üyelik talebinde bulundu.

Bütün bunlar olurken Altılar bir yandan Toplulukları kuran antlaşmaların gereğini uy­guluyor, diğer yandan da çevreyle, özellikle Afrika ile yoğun ilişki kurmaya çalışıyordu. Zaten önceleri Afrika'nın çoğu ülkesi Altıla­rın sömürgesi durumundaydı. Aralık 1961'de Brüksel'de önemli Afrika ülkeleriyle bir kon­ferans toplantı. Bu konferans meyvelerini da­ha sonra vermiş ve çoğu Afrika ülkesiyle ter­cihli ticaret anlaşmaları imzalanmıştır. 1961'de başlayan müzakereler 17 Afrika ülke­siyle imzalanan Yaund Konvansiyonuyla başa­rıya ulaşmıştır.

Altılar dışa dönük bu faaliyetlerinin yanında içeriyi de ihmal etmiyorlardı. Ortak bir paza­rın oluşturulmadı yolunda, Roma Antlaşması­nın İmzasından bu yana amaçlanan ortak ta­rım politikası Ocak 1962 yılında doğdu. Bu po­litika ile üye ülkeler, tek bir piyasanın ve ta­rım Ürünleri için ortak fiyatların oluşmasını amaçlamaktaydı. Ortak tarım politikasının fi­nansmanını sağlayacak bir kurumun da oluştu­rulması kararlaştırıldı. Bu kurum Avrupa Ta­rımsal Yönlendirme ve Garanti Fonu (E-AGGF)'dur. 15 Aralık 1964 tarihinde faaliye­te geçmiştir.

İç piyasa ile ilgili bu düzenlemelerin hemen ardından Altılara coğrafi olarak çok yakın iki ülkeden üyelik talepleri geldi. 2 Şubat 1962'de' İspanya, 8 Mayıs 1962'de de Portekiz üyelik görüşmelerinin başlatılmasını istediler. Daha önce İngiltere, Danimarka, İrlanda ve Nor­veç'in talepleri de sırada bekliyordu. Bu bekle­yiş esnasında 14.1.1963 tarihinde Topluluğun ilk genişleme planı suya düştü. Fransa Cum­hurbaşkanı General De Gaulle İngiltere'nin politik olarak Topluluğa katılmayı istediğin­den şüpheli olduğunu açıkladı. Fransa Toplu­luğun yıldızı durumunda iken genişlemeyle yıl­dızının sönmesinden endîşe ediyordu. Ayrıca Afrika'dan elde edilmiş avantajların paylaşıl­ması da istenmiyordu. Böylece 1963 yılına ge­lindiğinde o zamana kadar hep İlerleme şek­linde olan gelişmeler iki ileri bir geri gelişme­lere dönüşüyordu. Bu başarısızlığı takiben Topluluk aday üyelik anlaşmalarını kesmedi. 1962 yılında Yunanistan'la imzalanan anlaş­maya benzer bir anlaşma 12.9.1963 tarihinde Türkiye ile imzalandı.

Yunanistan'da Askeri cuntanın yönetimi ele aldığı dönemde Topluluğun bu ülkeyle ilişkile­ri 21.4.1967'de buzdolabına kaldırıldı. Yuna­nistan'la ilişkiler soğuk döneme girerken İngil­tere ilişkilerini geliştirmeye çalışıyordu. Bu amaçla U Mayıs 1%7'de İngiltere Topluluğa katılmak için yeniden başvurdu. Onun hemen arkasından İrlanda, Danimarka ve Norveç ta­kip etti.

Avrupa'da İç bütünleşme yolundaki adımla­ra devam edildi. Üç Avrupa Topluluğunu bir araya getirme çabalarının sonucu olarak, 8 Ni­san 1%5'te İmzalanan tek konsey ve tek ko­misyon anlaşması 1 Temmuz 1967 tarihinde yürürlüğe girdi. Bunun anlamı şuydu: Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunun üst organı du­rumundaki Yüksek Otorite, EEC ve Evrakım konsey ve komisyonları kalkıyor ve icra orga­nı tek organ haline getiriliyordu. Fakat yeni ic­ra hükümleri getirilmemiş, yeni Konsey ve Ko­misyon, oluşturulan Toplulukların kurallarını uygulamaya başlamış ve halen de uygulamaya devam etmektedir.Tek Konsey ve Tek Komisyon Anılaşmasın­dan sonra iç bütünleşme yolunda önemli bir gelişme daha oldu. 1 Temmuz 1967 tarihinde gümrük birliği tamamlandı. Bütün gümrük vergileri Akılar arasındaki ticaretten kaldırıl­dı. Bununla da kalınmadı, ortak gümrük tari­felerine geçildi. Ortak pazarın oluşması açısın­dan çok önemli bir aşama olan üye ülkeler ara­sında işgücünün serbest dolaşımı 1969 yılında sağlandı.

Topluluğun genişlemesi 1970'lerin başına ka­dar mümkün olmamıştır. 1970'li yılların başı dünya ekonomisinde krizlerin de başlangıcına tekabül eder. Öyle ki dünya para sistemi kö­künden sarsıntı geçirmektedir. Dolara daya­nan uluslararası para sistemi zorlanmaktadır. IMF merkezli düzenleme arlık yetmemekle­dir. Onun için 1970-72 yıllarının Topluluk ba­kımından en önemli gelişmesi, genişleme ve parasal düzenlemeler olarak karşımıza çık­maktadır.İngiltere'nin yeniden başvurusu üzerine 1970 tarihinde müzakerelere başlandı ve İngiltere, Danimarka, İrlanda ve Norveç'in üyeliğe kabul anlaşması imzalandı. Norveç dışındaki üyelerin anlaşmaları parlamentolardan kolay­ca geçti. Norveç İse referandumu denedi ve % 53 oyla üyelik anlaşması reddedildi (Fakat bu arada belirtelim kî, Norveç'te üyelik tutkusu hala sönmüş değildir. Mayıs 1987'de yeniden üye olmak için başvurmuştur). Avrupa Toplu­luğu için bu İlk genişleme anlaşmasının 1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra artık Altılar tarihe karışmış Topluluğun kısa adı Dokuzlar olmuştur.

Tam bir birliğe ulaşabilmek için-parasal iliş­kilerin de birliğin amaçlarına uygun olarak dü­zenlenmesi gerekmiş, Avrupa Topluluğu bu konuda da önemli adımlar atmıştır. Bu adım­ların gerekli kıldığı düzenlemelerde lemel amaçlar şunlardır: Birinci olarak, uluslararası para sisteminde ortaya çıkan krizden etkilen­memek ve ülkelerin paralarının serbest piyasa­da büyük Ölçüde dalgalanmasına engel olmak; ikinci olarak, ödemeler dengesi sıkıntısı çeken ülkelere yardımcı olmak amacıyla bir fon oluş­turmak; üçüncü olarak kısa ve orta vadeli eko­nomik ve bütçe politikalarını koordine etmek; dördüncü olarak la bütün bu hedeflere ulaşa­bilmek için Maliye Bakanları ve Merkez Ban­kaları Başkanlarının düzenli olarak toplanma­larını sağlamaktır.

Bu belirlemelerin sonucu olarak 1972 Nİ-san'ında Topluluk üyeleri (Altılar) paraları­nın değerinin dolar karşısında % 4,5, birbirle­rine karşı ise % 2,5 oranından fazla değer de-ğişimiııeuğramamasınıkararlaştırdılar. Sonra­dan katılan İngiltere, İrlanda ve Danimarka başlangıçla bu politikayı benimsemiş olsalar bile, sonradan paralarını serbesı dalgalanma­ya bıraktılar. Ortaya çıkan petrol krizi nede­niyle 21 Ocak 1974'le de Fransa bu ortak poli­tikadan ayrıldı. Bu giriş ve çıkışlar 70'li yılla­rın ortalarında çok sık olmuş, fakat bir Avupa Para Sistemi fikri de hiç bir zaman yok olma­mış, 1980'lcrc kadar ortak bir para sisteminin oluşturulması gayretleri bütünlüğün İcabı ka­bul edilmiştir. Nihayet Avrupa Konseyi 9-10 Mart 1979 Paris toplantısında Avrupa Para Sistemini (EMS) yürürlüğe sokmuştur.

EMS'nin dört ana unsuru vardır. Bunlar Av­rupa Para Birimi: (ECU) mübadele ve bilgi al­ma mekanizması, kredi kolaylıkları ve trans­fer düzenlemeleridir. Fakat sistemin kalbi ECU'dur. Bütün üyeler sisteme katılmamış­tır. Fakat parasal istikrar bakımından EMS önemli rol oynamaktadır. En azından parala­rın değerleri İstikrarını korumuştur.

Ekonomik bütünleşme yolundaki bu çabalar yanında genişleme de devam etmiştir. Daha önce Yunanistan'la yapılan ortaklık anlaşması 1981 Ocak ayından itibaren Yunanistan'ın tam üyeliğe kabulüyle amacına ulaşmıştır. Bu Avrupa Topluluğu'nun ikinci genişlemesidir.

Yine Portekiz ve İspanya'nın aday üyeliği 1986 yılında tam üyeliğe dönüşmüştür. Buna da üçüncü genişleme diyoruz. Yunanistan ve Portekiz'in katılması Avrupa Topluluğu'nda gelişmiş ülkelere ve nisbeten geri ülkeler ayrı­mının yapılmasına sebep olmuştur. İleride Türkiye'nin 14 Nisan 1987'deki başvurusu tam üyeliğe dönüşürse bu fark daha belirgin olarak ortaya çıkacaktır.

İktisadi bakımdan Avrupa Topluluğu'nun bütünleşme noktasından bazı eksiklikleri var­dır. Bunlardan biri Roma Antlaşmasında be-Hrtİlen bütün üye ülkelerin vatandaşlarının serbest dolaşım ve yerleşme haklarını icra ede­memeleridir. Yunanistan, Portekiz ve İspanya bu haklardan tedricen yararlanabileceklerdir. Parasal bütünleşme de sağlanamamıştır. Ha­len EMS'yc 8 üye katılmış durumdadır. Fakat bugün en önemli sorunlar bütçe ve mali mese­lelerle ilgili anlaşmazlıklardan doğmaktadır.

Avrupa Parlamentosu da danışma kurulu hü­viyetinden henüz sıyrılamamıştır. Buna rağ­men ilk seçimlerin 1979 Haziran'ında yapıla­rak doğrudan üye gönderilmesiyle önemli bir aşama kaydedilmiştir. İkinci seçim 14-17 Hazi­ran 1984'te yapılmış, 120 milyon Avrupalı 434 Avrupa Parlamentosu üyesini seçmiştir. Seçi­me katılma oranı İngiltere ve İrlanda dışında % 50'nin üzerinde gerçekleşmiştir. Bu da Av­rupalıların Avrupa'nın bütünlüğüne sahip çık­tıklarının göstergesidir.

Avrupa bugün ekonomik anlaşmalarla Avru­pa, Afrika ve Asya'daki ülkelerle irtibatlanmış ve kendisini ispatlamış üçüncü bir süper güç olma yolundadır.

Emin ERTÜRK

Bk. Ekonomik Entegrasyonlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.