19 Eylül 1946'da Nazizme karşı önemli mücadele veren İngiltere Başbakanı Winston Churchill Zürih'tcki konuşmasında Avrupa Birleşik Devletleri kurulması hususunda bir çağrıda bulundu ve yıkılmış Avrupa'nın imarını ve yaralarını sarmayı gündeme getirdi.
Fakat bugünkü Avrupa Topluluğu'nun çekirdeği Jean Manet'in görüşlerinden de esinlenerek Fransa Dışişleri Bakanı Robcrt Sclıu-man'ın Avrupa ülkelerine çağrısıyla başlayan görüşmeler sonucu 18 Nisan 1951 yılında Paris Aıulaşması'nm imzalanmasıyla Avrupa Kömür ve Çelik Birliği (EuropcnCoal and Steel Communky)'nin kurulmasıyla ortaya çıkmıştır. Schuman'ın çağrısı savaş sanayiinin ana hammaddeleri olan kömür ve çeliğin uluslar üslü bir otoritenin yönlendirmesiyle kullanımını öngörüyordu. Eğer çağrı cevabını bulursa, çağrıya olumlu cevap veren ülkeler ilerde savaş sanayilerini birbiri aleyhine geliştirme durumunda kalmayacaklardı. Öyle de oldu; Fransa'dan gelen bu çağrıya altı Avrupa ülkesi olumlu cevap verince Avrupa Kömür ve Çelik Birliği Paris Antlaşmasıyla kurulmuş oldu. Antlaşma, üye ülke parlamentolarınca da onaylandı. Bu ülkeler Federal Almanya, İtalya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Luxem-burg'dur. Antlaşma kömür ve çeliğin ortak pazarının yönelimini Yüksek Otoriteye (Hİgh Aulhorily) bırakmıştı. Bu kurum uluslar üstüydü. Çünkü fonksiyonlarını icra ederken üye ülkelerden hiçbirinin görüşüne başvurmayacaktı. Antlaşmanın metninde Yüksek Otori-te'nin yetkileri açıkça belirtilmişti.
Avrupa'da Kömür ve Çelik Bİrliği'nden sonra da yeni birlik planlan yapılagelmiijlir. Bunlardan biri Avrupa Savunma Topluluğu, diğeri ise Avrupa Siyasi Topluluğu'dur. 1952'den sonra gündeme giren bu topluluk planlarının temelinde Rusya'nın Avrupa ve Almanya üzerindeki bölme çabaları ve bunda da başarıya ulaşması yatmaktadır. Bir yandan Doğu Avrupa ülkelerinin SSCB'nİn uydusu duruma gelmesi, öte yandan Berlin'in bölünmesi Rusya ile ilgili endişeleri artırmıştır. Entegre Avrupa Kuvveti, ortak bir dış politika olmadan düşünülemezdi. Bunun için Avrupa Kömür ve Çelik Birliği padementer Asamblesi politik bir topluluk kurmak amacıyla bir plan hazırlamak üzere toplantıya çağrıldı. Fakat bu çabalar Fransa'da meclisin reddiyle karşılaşınca akim kaldı.
Allıların Birleşik Avrupa kurma çabaları bundan sonra da devam etti. 1-2 Haziran 1955'tcMesina'da Dışişleri Bakanları toplantısı düzenlenerek, Avrupa'nın dünyadaki rolünü korumak, eski nüfuzuna kavuşturmak ve halklarının hayat standardını istikrarlı olarak yükseltmek amacında olduklarını İlan ettiler. Fakat askeri sahada geçirmiş oldukları başarısızlık tecrübesi, onların çabalarının ekonomik alana kaymasına neden oldu. 29 Mayıs 1956'da Dışişleri Bakanlarının Venedik'te yaptıkları ve daha çok ekonomik entegrasyonun ağırlık kazandığı görüşmelere Altılar dışındaki diğer Avrupa ülkelerinin de katılması arzu edilmekteydi. İngiltere bir serbest ticaret birliğine taraf olmak islediğini açıklayarak bu ekonomik birlik çağrısına katılmadı. Fakat bu arada 13 Şubat 1957 yılında OEEC çerçevesinde serbest ticaret sahası görüşmeleri başlatıldı. Bu müzakerelere de bu defa Altılardan katılan olmadı. 25.3.1957 tarihine gelindiğinde Altılar Roma'da çabalarının ürününü aldılar ve Roma Antlaşmalarını imzaladılar. Roma Antlaşmaları iki topluluğu birden kurmuştur. Bunlardan biri Avrupa Ekonomik Topluluğu (European Economic Communîty: EEC) diğeri ise Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (E-uropean Atomic Energy Communiiy Euro-tom). Böylece Altılar arasında üç antlaşma imzalanmış oluyordu. Bu üç antlaşma da Avrupa Topluluğu'nun anayasasını oluşturuyordu.
Allıların imzaladığı bu üç Antlaşmanın da temel amacı, ekonomik gelişmeyi ve genişlemeyi sağlamak, hayat standardını yükseltmek ve daha da önemlisi Avrupa halklarının politik bütünlüğünü sağlamaktır. Fakat EEC anlaşmasının daha Özel amaçları da vardır. Ve bunlara Antlaşmadan hemen sonra ulaşılması amaçlanmıştır. Bunlardan biri bir gümrük birliği oluşturarak malların tarife ve kota engeliyle karşılaşmadan ülkeler arasında serbestçe hareket etmesini sağlamak, diğeri emeğe, sermayeye ve hizmetlere ülkeler arasında serbest dolaşım hakkı tanıyarak bir ortak pazar kurmaktır. Bunların da ötesine taşarak tarım, taşıma ve rekabette ortak politikalar belirlemek, hukukun harmonİzasyonunu sağlamak, sosyal politikaları uyumlaştırarak bir ekonomik bütünlük olmaktır.Euraton (EAEC) da bazı Özel amaçlara sahiptir. Nükleer enerjinin barışçı amaçlarla ve ortak olarak geliştirilmesi bunların başında gelmektedir.
Avrupa Ekonomik Topluluğu Antlaşmalarından birkaç yıl sonra l.L1959'da ilk gümrük indirimi sağlandı ve bu tarihten başlayarak ortak gümrük tarifesi de kurulmağa başlandı. Bu gelişmeler olurken, dışarıdan talepler gelmeye başladı. 8.6.1959'da Yunanistan, 31.7.1959'da Türkiye ortaklık antlaşması yapmak üzere AET'ye başvurdular.
Altılardan büyük ülkelerin gözü, başından beri politik işbirliğinde yatıyordu. Bunun için Şubat 1961'de bir zirve toplantısı düzenlediler ve bu danışma toplantılarının devamını kararlaştırdılar. 2 Kasım 1961'de, oluşturulan komiteden bir plan çıktı, ama bu plana küçük ülkeler yanaşmadı. Çünkü büyük ülkelerle politik bir işbirliğinde bu ülkelerin esnekliklerini kaybedecekleri inancı vardı. Fransa gibi büyük ülkeler ise daha istekli görünüyorlardı. Ama sonuç yine başarısızlıktı.
Bu arada Avrupa Topluluklarının cazibesinin gittikçe anması önce Danimarka ve İrlanda, peşinden İngiltere ECSC, EEC ve EA-EC'den oluşan topluluklara üye olmak için başvurdular. Yani Avrupa değişiyor ve yeni boyutlar kazanıyordu. Bu üç ülkenin başvurusu etkisini hemen gösterdi ve Norveç 30 Nisan 1962'de üyelik talebinde bulundu.
Bütün bunlar olurken Altılar bir yandan Toplulukları kuran antlaşmaların gereğini uyguluyor, diğer yandan da çevreyle, özellikle Afrika ile yoğun ilişki kurmaya çalışıyordu. Zaten önceleri Afrika'nın çoğu ülkesi Altıların sömürgesi durumundaydı. Aralık 1961'de Brüksel'de önemli Afrika ülkeleriyle bir konferans toplantı. Bu konferans meyvelerini daha sonra vermiş ve çoğu Afrika ülkesiyle tercihli ticaret anlaşmaları imzalanmıştır. 1961'de başlayan müzakereler 17 Afrika ülkesiyle imzalanan Yaund Konvansiyonuyla başarıya ulaşmıştır.
Altılar dışa dönük bu faaliyetlerinin yanında içeriyi de ihmal etmiyorlardı. Ortak bir pazarın oluşturulmadı yolunda, Roma Antlaşmasının İmzasından bu yana amaçlanan ortak tarım politikası Ocak 1962 yılında doğdu. Bu politika ile üye ülkeler, tek bir piyasanın ve tarım Ürünleri için ortak fiyatların oluşmasını amaçlamaktaydı. Ortak tarım politikasının finansmanını sağlayacak bir kurumun da oluşturulması kararlaştırıldı. Bu kurum Avrupa Tarımsal Yönlendirme ve Garanti Fonu (E-AGGF)'dur. 15 Aralık 1964 tarihinde faaliyete geçmiştir.
İç piyasa ile ilgili bu düzenlemelerin hemen ardından Altılara coğrafi olarak çok yakın iki ülkeden üyelik talepleri geldi. 2 Şubat 1962'de' İspanya, 8 Mayıs 1962'de de Portekiz üyelik görüşmelerinin başlatılmasını istediler. Daha önce İngiltere, Danimarka, İrlanda ve Norveç'in talepleri de sırada bekliyordu. Bu bekleyiş esnasında 14.1.1963 tarihinde Topluluğun ilk genişleme planı suya düştü. Fransa Cumhurbaşkanı General De Gaulle İngiltere'nin politik olarak Topluluğa katılmayı istediğinden şüpheli olduğunu açıkladı. Fransa Topluluğun yıldızı durumunda iken genişlemeyle yıldızının sönmesinden endîşe ediyordu. Ayrıca Afrika'dan elde edilmiş avantajların paylaşılması da istenmiyordu. Böylece 1963 yılına gelindiğinde o zamana kadar hep İlerleme şeklinde olan gelişmeler iki ileri bir geri gelişmelere dönüşüyordu. Bu başarısızlığı takiben Topluluk aday üyelik anlaşmalarını kesmedi. 1962 yılında Yunanistan'la imzalanan anlaşmaya benzer bir anlaşma 12.9.1963 tarihinde Türkiye ile imzalandı.
Yunanistan'da Askeri cuntanın yönetimi ele aldığı dönemde Topluluğun bu ülkeyle ilişkileri 21.4.1967'de buzdolabına kaldırıldı. Yunanistan'la ilişkiler soğuk döneme girerken İngiltere ilişkilerini geliştirmeye çalışıyordu. Bu amaçla U Mayıs 1%7'de İngiltere Topluluğa katılmak için yeniden başvurdu. Onun hemen arkasından İrlanda, Danimarka ve Norveç takip etti.
Avrupa'da İç bütünleşme yolundaki adımlara devam edildi. Üç Avrupa Topluluğunu bir araya getirme çabalarının sonucu olarak, 8 Nisan 1%5'te İmzalanan tek konsey ve tek komisyon anlaşması 1 Temmuz 1967 tarihinde yürürlüğe girdi. Bunun anlamı şuydu: Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunun üst organı durumundaki Yüksek Otorite, EEC ve Evrakım konsey ve komisyonları kalkıyor ve icra organı tek organ haline getiriliyordu. Fakat yeni icra hükümleri getirilmemiş, yeni Konsey ve Komisyon, oluşturulan Toplulukların kurallarını uygulamaya başlamış ve halen de uygulamaya devam etmektedir.Tek Konsey ve Tek Komisyon Anılaşmasından sonra iç bütünleşme yolunda önemli bir gelişme daha oldu. 1 Temmuz 1967 tarihinde gümrük birliği tamamlandı. Bütün gümrük vergileri Akılar arasındaki ticaretten kaldırıldı. Bununla da kalınmadı, ortak gümrük tarifelerine geçildi. Ortak pazarın oluşması açısından çok önemli bir aşama olan üye ülkeler arasında işgücünün serbest dolaşımı 1969 yılında sağlandı.
Topluluğun genişlemesi 1970'lerin başına kadar mümkün olmamıştır. 1970'li yılların başı dünya ekonomisinde krizlerin de başlangıcına tekabül eder. Öyle ki dünya para sistemi kökünden sarsıntı geçirmektedir. Dolara dayanan uluslararası para sistemi zorlanmaktadır. IMF merkezli düzenleme arlık yetmemekledir. Onun için 1970-72 yıllarının Topluluk bakımından en önemli gelişmesi, genişleme ve parasal düzenlemeler olarak karşımıza çıkmaktadır.İngiltere'nin yeniden başvurusu üzerine 1970 tarihinde müzakerelere başlandı ve İngiltere, Danimarka, İrlanda ve Norveç'in üyeliğe kabul anlaşması imzalandı. Norveç dışındaki üyelerin anlaşmaları parlamentolardan kolayca geçti. Norveç İse referandumu denedi ve % 53 oyla üyelik anlaşması reddedildi (Fakat bu arada belirtelim kî, Norveç'te üyelik tutkusu hala sönmüş değildir. Mayıs 1987'de yeniden üye olmak için başvurmuştur). Avrupa Topluluğu için bu İlk genişleme anlaşmasının 1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra artık Altılar tarihe karışmış Topluluğun kısa adı Dokuzlar olmuştur.
Tam bir birliğe ulaşabilmek için-parasal ilişkilerin de birliğin amaçlarına uygun olarak düzenlenmesi gerekmiş, Avrupa Topluluğu bu konuda da önemli adımlar atmıştır. Bu adımların gerekli kıldığı düzenlemelerde lemel amaçlar şunlardır: Birinci olarak, uluslararası para sisteminde ortaya çıkan krizden etkilenmemek ve ülkelerin paralarının serbest piyasada büyük Ölçüde dalgalanmasına engel olmak; ikinci olarak, ödemeler dengesi sıkıntısı çeken ülkelere yardımcı olmak amacıyla bir fon oluşturmak; üçüncü olarak kısa ve orta vadeli ekonomik ve bütçe politikalarını koordine etmek; dördüncü olarak la bütün bu hedeflere ulaşabilmek için Maliye Bakanları ve Merkez Bankaları Başkanlarının düzenli olarak toplanmalarını sağlamaktır.
Bu belirlemelerin sonucu olarak 1972 Nİ-san'ında Topluluk üyeleri (Altılar) paralarının değerinin dolar karşısında % 4,5, birbirlerine karşı ise % 2,5 oranından fazla değer de-ğişimiııeuğramamasınıkararlaştırdılar. Sonradan katılan İngiltere, İrlanda ve Danimarka başlangıçla bu politikayı benimsemiş olsalar bile, sonradan paralarını serbesı dalgalanmaya bıraktılar. Ortaya çıkan petrol krizi nedeniyle 21 Ocak 1974'le de Fransa bu ortak politikadan ayrıldı. Bu giriş ve çıkışlar 70'li yılların ortalarında çok sık olmuş, fakat bir Avupa Para Sistemi fikri de hiç bir zaman yok olmamış, 1980'lcrc kadar ortak bir para sisteminin oluşturulması gayretleri bütünlüğün İcabı kabul edilmiştir. Nihayet Avrupa Konseyi 9-10 Mart 1979 Paris toplantısında Avrupa Para Sistemini (EMS) yürürlüğe sokmuştur.
EMS'nin dört ana unsuru vardır. Bunlar Avrupa Para Birimi: (ECU) mübadele ve bilgi alma mekanizması, kredi kolaylıkları ve transfer düzenlemeleridir. Fakat sistemin kalbi ECU'dur. Bütün üyeler sisteme katılmamıştır. Fakat parasal istikrar bakımından EMS önemli rol oynamaktadır. En azından paraların değerleri İstikrarını korumuştur.
Ekonomik bütünleşme yolundaki bu çabalar yanında genişleme de devam etmiştir. Daha önce Yunanistan'la yapılan ortaklık anlaşması 1981 Ocak ayından itibaren Yunanistan'ın tam üyeliğe kabulüyle amacına ulaşmıştır. Bu Avrupa Topluluğu'nun ikinci genişlemesidir.
Yine Portekiz ve İspanya'nın aday üyeliği 1986 yılında tam üyeliğe dönüşmüştür. Buna da üçüncü genişleme diyoruz. Yunanistan ve Portekiz'in katılması Avrupa Topluluğu'nda gelişmiş ülkelere ve nisbeten geri ülkeler ayrımının yapılmasına sebep olmuştur. İleride Türkiye'nin 14 Nisan 1987'deki başvurusu tam üyeliğe dönüşürse bu fark daha belirgin olarak ortaya çıkacaktır.
İktisadi bakımdan Avrupa Topluluğu'nun bütünleşme noktasından bazı eksiklikleri vardır. Bunlardan biri Roma Antlaşmasında be-Hrtİlen bütün üye ülkelerin vatandaşlarının serbest dolaşım ve yerleşme haklarını icra edememeleridir. Yunanistan, Portekiz ve İspanya bu haklardan tedricen yararlanabileceklerdir. Parasal bütünleşme de sağlanamamıştır. Halen EMS'yc 8 üye katılmış durumdadır. Fakat bugün en önemli sorunlar bütçe ve mali meselelerle ilgili anlaşmazlıklardan doğmaktadır.
Avrupa Parlamentosu da danışma kurulu hüviyetinden henüz sıyrılamamıştır. Buna rağmen ilk seçimlerin 1979 Haziran'ında yapılarak doğrudan üye gönderilmesiyle önemli bir aşama kaydedilmiştir. İkinci seçim 14-17 Haziran 1984'te yapılmış, 120 milyon Avrupalı 434 Avrupa Parlamentosu üyesini seçmiştir. Seçime katılma oranı İngiltere ve İrlanda dışında % 50'nin üzerinde gerçekleşmiştir. Bu da Avrupalıların Avrupa'nın bütünlüğüne sahip çıktıklarının göstergesidir.
Avrupa bugün ekonomik anlaşmalarla Avrupa, Afrika ve Asya'daki ülkelerle irtibatlanmış ve kendisini ispatlamış üçüncü bir süper güç olma yolundadır.
Emin ERTÜRK
Bk. Ekonomik Entegrasyonlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.