30 Aralık 2009 Çarşamba

ATOM, ATOM NEDİR

Kimsayal bir elementin en küçük birimi ya da parçası. Felsefede cismin bölünemcyen ve parçalanamayan en küçük zerresi.İlk çağ felsefesinde Lcukippos, Demokritos, Epikuros ve Lucretius'un ileri sürüp oluştur­dukları maddeci akımın temel kavramı. Dc-mokritos'a göre varlık mekanda yer kaplayan, yani nesne olup zihin veya düşüncede değil, bi­zatihi gerçeklik olarak var olandır. Varlığın "o-lan" olması ve bir nesne kimliğiyle kavranması onun belli unsurlardan oluşmasını zorunlu kı­lar. İşte varlığın bütünü oluşturan unsurları, son çözümlemede, en küçük, bölümlere ayrıla-mayan, kendi kendine bir "bütün" olan "a-tom"lardır. Bu bakımdan atom her türden var­lığı oluşturan parçalar ve bölünmez unsurlar olup kendi kendilerine vardırlar; var edilme­mişler ve yok olamayacaklardır; sayısız ve son­suzdurlar. Ayrıca sert olmaları (çünkü bölüne­mezler), içlerine dıştan bir nesneyi kabul et­melerine engeldir. Sıcaklık, soğukluk, renk, koku, lad gibi nitelikler atomlarda bulunmaz; buna karşılık niceliksel özelliklere (ağırlık, şe­kil, miktar) sahiptirler. Gözle görülmeyen

atomların kendi mahiyetlerinde değişme ol­mamasına rağmen, sürekli hareketleri sözko-nusudur. Hareket ancak "boş mekan"da ger­çekleşir. Ancak "boş mekan" bir varlık değil­dir; sadece "hiç", yani yokluktur. Atom ile "boş mekan", yani "hiç" arasında kesin bir karşıtlık vardır, ama atomların hareketi için "boş me­kan" gereklidir. İşte atomlar bu boş mekan içindeki hareketlerinden dolayı düşünmenin konusu olabilmektedirler. Buna bağlı olarak da düşünmenin konusu ancak nesne, daha doğrusu madde olabilir. Maddenin dayandığı temel öz ise atomdur. Böylece Demokrİtos, Epikuros ve Lucretius'ta atom, boş mekan kavramından ayrılamaz; çünkü hareketleri için bu zorunludur. Ağırlık, şekil, miktar özel­likleri hareketlerinin zorunlu nedeni olma ya-nmda, bunlardaki farklar nesnelerin de farklı­lığına kaynaklık ederler.

Leukippos tarafından ortaya atılıp Dcmokri-tos tarafından gerçek anlamda bir akım hali­ne getirilen atom teorisi Epikuros'ta maddeci bir yaşama felsefesine dönüştürüldü. Lucreti-us'un De Rcrum Natura (Evrenin Yapısı) ad­lı eseriyle sonraki yüzyıllara aktarıldı. Ortaçağ Skolastiğinde adeta unutulan Dcmokritos'un atom teorisi, sınırlı bir şekilde İslam düşünür­leri, bazı Mutezile kclamcıları tarafından üze­rinde durulduysa da, köklü bir etki doğurma­dı.Atom teorisi Röncsans-sonrası Batı düşün­cesinde yeniden keşfedildi; Bruno, Bacon, Gassendi, Descarles gibi düşünürler tarafın­dan yeniden incelenmeye başlandı. XVII. yüz­yılda Galilei, Newton, Böyle ve Huygcns gibi bilimadamları atom teorisini savundular. İngi­liz kimya ve fizik bilgini John Dalton nesnele­rin atomlardan oluştuğunu, her basit nesne­nin değişmez bir ağırlığının bulunduğunu, bunların birbirleriyle uyuşması halinde kimya­sal bileşimlerin meydana geldiğini ve bütün kimyasal bileşimlerin böyle olduğunu ileri sür­dü, öte yandan İtalyan kimyacı Amcdco Avo-gadro'nun gazların molekül yapısıyla ilgili var­sayımı, Rus kimyacı Dimitri McndcIyev'İn ilk periyodik tabloyu düzenleme çalışması, başka bilim adamlarının ışığın dalga teorisini ispatla-

maları, atom teorisinin günümüze kadar dü­şünce alanındaki olduğu kadar, bilim alanın­daki önemini gösterir. Atomların tek tek sayı-labilirvetartılabilîr nitelikleri, araştırmalar so­nucu ortaya konulan elektron ve radyoaktif özellikler ile kesinleşti. Dolayısıyla XX. yüzyı­la gelindiğinde maddenin atomlardan oluştu­ğu bilimsel araştırmalar İle kesinlik kazanmış oluyordu. Ne var ki XX. yüzyılın İlk çeyreğin­den itibaren başlayan ve hala devam eden atom üzerindeki çalışmalar, özellikle izafiyet ve kuantum teorileri atom teorisini de daha güncel hale getirdi. Bugün atom dediğimiz varlıklar, sadece tabiatın mikroskobik düze­yinde 'en küçük birimlcr'den birisidir, mole­küller kimyasal işlemlerde devreye giren yapı­sal birimlerdir; oysa atomlar element parçacık­ların temel birimleri temsil ettiği karmaşık bir yapıya sahiptirler. Bugün atom konusu en son Russel'İn mantıksal atomculuk görüşünden sonra felsefe alanından fiziğin alanına kaymış görünüyor.

İsmail KILLIOĞLU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.