30 Aralık 2009 Çarşamba

AZINLIKLAR

Soy, dil, kültürve dinî inanç bağlarıyla birbi­rine bağlanmış ve kendilerinin bir ülkedeki ço­ğunluktan farklı olduğunu hisseden (ya da his­settirilen) gruplara azınlıklar ya da azınlık grupları adı verilir. Azınlıklar bu farklılık bilincini çoğunlukla eşit olmak (örneğin iş bakı­mından farklı muameleye uğramamak) özel öğrenim (Örneğin, kendi dillerinde eğitim gör­mek), özerklik ya da bağımsızlık gibi bir ta­kım siyasal taleplere dönüştürürler. Bulgaris­tan'daki Türkler, iki savaş arası dönemde Polonya'daki Ukraynalılar ve Kuzey İrlanda'da-ki Katolikler gibi azınlıklar farklı muameleye tabi tutulmuş ve zulme maruz kalmışlardır. Bazı durumlarda (Güney Afrika örneğinde ol­duğu gibi) azınlık, egemenliği ele geçirmiş ve çoğunluğu mağdur etmiştir: "Azınlık" ve "ço­ğunluk" kavramları gerçekte siyasal kavram­lar olup sayısal temelleri pek tatmin edici de­ğildir.

Azınlıklar (ya da azınlık grupları) terimi za­man zaman etnik, ırkî ve dinî gruplar için de kullanılmaktaysa da genellikle bir topluluk içinde bulunan insanların nitelik açısından farklı olmaları ve hakim kültürün ya da İdeolo­jinin dışında yer almalarını ifade eder. Azınlık­lar, bir kültür içerisindeki alt-gruplardır. On­lar egemen gruptan fiziksel görünüm, dil, örf ve âdetler ile kültürel özellikleri bakımından ayrılırlar. Bu tür alt-gruplar hakim iktidar gru­bundan tabiatı itibariyle farklı olarak görülür­ler, kendilerini de böyle görürler. Bu nedenle onlar bilinçli olarak ya da bilincinde olmaksı­zın, normal kültür hayatına katılmaktan alıko-nurlar ya da engellenirler.

Sosyolojik literatürde kültürel ve fiziki Özel­likleri yönünden farklı olan insanlar eğer fark­lı muamelelere tabi tutuluyorlarsa "azınlık" olarak kabul edilmektedirler. Bu durumu his­seden gruplar kendilerini koilektif bir ayrımın nesneleri olarak görürler ve kendilerini ileri derecede farklı bir noktaya getiren farklı dav­ranışlar geliştirme konusunda bir eğİÜm göste­rirler. Böylece azınlık muamelesi görmek, bu duruma düşen gruplarda kendilerine ait bir "benlik bilinci" gelişmesine neden olmaktadır.

XIX. yüzyıldan önce ulusal ve uluslararası politikada rol oynayan azınlık gruplar yalnız­ca dinî nitelikte olanlardı. XIX. yüzyılda millî bilincin gelişip milliyetçiliğin ortaya çıkışıyla ulusal azınlıklar önemli roller oynamaya başla­dı. Böylece ulusal azınlıklar milli olarak mağ­duriyete uğramalarını protesto ederek daha iyi eğitinıgörmeyi talep ettiler (Örneğin Habsburg İmparatorluğundaki Çekler). Uluslarara­sı alanda da azınlıkların varlığı, bir ulusun di­ğer ulusun işlerine müdahale etmesi için baha­ne sağladı (örneğin Hitler'in Çekoslovakya ve Polonya devletlerine oradaki Almanca konu­şan azınlığı bahane ederek baskı uygulaması gibi).

ABD'de ve Batı Avrupa'da göçmen etnik gruplardan müteşekkil azınlıklar vardır. Özel­likle ABD zenciler, Porto Rikolular ve Çinli­ler gibi çok sayıda azınlık grubu İçinde barın­dırmaktadır. Bunlar özellikle ekonomik ne­denlerle bu ülkeye göç etmiş azınlıklardır. Si­vil halklar, yaşama şartlan ve iş fırsatları bakı­mından bu azınlıklara eşit davranılmaması sürtüşmelere, hatta bazan bu azınlıklarla asıl çoğunluğu oluşturan nüfus rasında şiddete va­ran kavgalara yol açmaktadır. ABD'de bu sür­tüşmeleri azaltmak ve geçmişteki farklı mua­meleleri telafi etmek amacıyla ırk ilişkilerini ve fırsat eşitsizliğini düzenleyen kanunlar çı­kartılmıştır. Bu kanunlarla resmi hizmetlere azınlıkların iskan, eğitim ve askerlikle ilgili problemleri de dahil edilmiştir.

Azınlık durumunda olanlar sayıca az olabi­lir. Fakat her sayıca az olan grup azınlık sayıl­maz, önemli olan, azınlık durumunda olanla­rın görmüş olduğu muameledir. Diğer bir ifa­de İle, azınlık olmalarının onları bazı haklar­dan mahrum edip etmediğidir.

Tarih içinde kurulan birçok devlet, bünyesin­de azınlıklar bulundurmuştur. Fakat bunların tamamına yakın kısmı içinde, değil başka din ve ırktan olan insanlar, kendi toplumlarının zayıf kesimleri bile büyük eziyet ve haksızlık­larla karşı karşıya gelmişlerdir. Bütün bu me­deniyetler içerisinde Yunan ve Roma'nın siya­sî ve idarî alandaki üstünlükleri bile, azınlıkla­ra karşı gayri insanî muamelenin ortadan kalk­masına engel olamamıştır, Bu konuda İslam medeniyeti ve özellikle Hz.Muhammed (s.) ve Dört Halife devri farklı bir uygulama orta­ya koymuştur. İslam hukukunda "zımmî" tabir edilen müslüman olmayan azınlık, İslam dev­letinin özel himayesine mazhar olmuştur. Yi­ne İslam hukukunda bir zımmîyc yapılan hak­sızlık ve zulüm, müslüman bir vatandaşa yapıl­mış gibi kabul edilip aynı müeyyideye tabi tu­tulmuştur.

(SBA)

Bk. Etnik Gnıp; Etnosen t/izm; I/k. [

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.